Salvador Bahia, Brezilya’nın kuzeydoğu bölgesindeki Bahia eyaletinin başkenti. Kent, keskin bir uçurumla ikiye ayrılan coğrafyası, Portekiz sömürge mimarisi, büyük ve renkli binaları ile Afro-Brezilya kültürünün eşsiz bir bileşimi.
Fakir bir bölge olan Bahia’ya tarımsal ve endüstriyel zenginliği ile soluk kazandıran Salvador, Brezilya’nın São Paulo ve Rio de Janeiro’dan sonra en büyük üçüncü şehri ve önemli bir limanı.
Salvador, Brezilya’nın en büyük körfezi olan All Saints Körfezi’ni Atlantik Okyanusu’ndan ayıran küçük bir yarımada üzerinde uzanıyor. 1501 yılında Gaspar de Lemos tarafından keşfedilen körfeze ismini İtalyan kaşif Amerigo Vespucci vermiş.
Kent, Amerika kıtasında Avrupalılar tarafından kurulan ilk şehir olma unvanının da sahibi. Brezilya’nın ilk vali yardımcısı olan Tomé de Sousa yönetimindeki Portekizliler tarafından 1549 yılında “São Salvador da Bahia de Todos os Santos” yani “Tüm Azizler Körfezinin Kutsal Kurtarıcısı” adıyla kurulmuş. Köle ticareti ve şeker kamışı endüstrisi sayesinde hızla önemli bir liman haline gelerek Brezilya’nın ilk başkenti olmuş.
Asansörle birleşen şehir
Salvador, 85 metre yüksekliğinde keskin bir uçurumla yukarı ve aşağı şehir olarak ikiye ayrılıyor. Yukarı şehirde idari, dini ve konut bölgeleri yer alıyor, aşağı şehir ise limanı nedeniyle bir ticaret merkezi olarak işlev görüyor.
Şehrin alt-üst bağlantısını Brezilya’nın ilk asansörü olan “Elevador Lacerda” sağlıyor. Salvador’a önemli bir özellik katan asansör, 1873 yılında kullanılmaya başlanmış. Art deco tarzda yapılan asansör, başlangıçta iki yolcu taşıma kapasitesine sahip tek kabinli iken, 1930’da genişletilerek iki ek kabin eklenmiş. İlk açıldığı yıllarda “hidrolik” ve “vidalı” gibi isimler takılan Elevador Lacerda, 1896 yılında tasarımını ve mühendisliğini yapan Antônio Lacerda’nın adını almış. Sadece 30 saniyede Salvador’un iki bölümünü birleştiren asansör, 72 metre yüksekliğinde.
Dünya mirası Cidade Alta
Salvador’un “Cidade Alta” olarak isimlendirilmiş yukarı bölümü, kentin tarihi merkezini oluşturuyor. Arnavut kaldırımlı sokakları, büyük kare formunda renkli binaları, barok kiliseleri ve yaldızlı ahşap işlemeleri ile son derece etkileyici bir görünüme sahip olan merkez, 1985 yılından bu yana UNESCO tarafından dünya mirası olarak koruma altında.
Yukarı şehir, sömürge kenti olmanın karakteristik özelliklerini taşıyan, genellikle ince sıva işleri ile süslenmiş, parlak renkli evlerle kaplı. Avrupa, Afrika ve Amerika kültürü ile yoğrulan bölge, hem Salvador’un yaşayan sanatını ve yüzyıllar boyunca yaşam biçimini ortaya koyan bir manzara oluşturuyor hem de Rönesans kent yapısının seçkin bir örneğini sergiliyor. Birçok seçkin Rönesans binası günümüze dek korunmuş durumda.
Tarihi merkezde pek çok eski ilçe yer alıyor: Sé, Pelourinho, Misericórdia, São Bento, Taboão, Carmo ve Santo Antônio.
Pelourinho, 16. yüzyıl planına olan sadakati, anıtlarının yoğunluğu ve yapısının homojen olmasıyla tarihi anlamda öne çıkıyor. 17. ve 18. yüzyıllara dayanan büyük kilise ve manastırları, 16. yüzyıldan kalma kamusal binaları, barok tarzda yapılmış sarayları ve iç içe geçmiş evleri ile zengin bir tarihi dokuya sahip.
1990’lı yıllarda, büyük bir belediye projesi ile temizlenen ve büyük çapta bir restorasyon geçiren Pelourinho’da 1.350 eser restore edilmiş, ikamet edenlerin sayısı ise dokuz binden üç bine düşürülmüştür.
São Francisco Kilisesi ve Salvador Manastırı
Salvador’un tarihi merkezinde bulunan manastır ve kilisesi en önemli sömürge anıtlarıdır.
1587 yılında Salvador’a gelen Fransiskan rahipleri tarafından inşa edilen manastır ve kilise, 17. yüzyılın başlarında Hollanda istilaları sırasında tahrip edildi. Manastırın yeniden yapımı 1686’da Peder Vicente das Chagas tarafından başlatıldı. On yıllar süren inşa sonrası manastır, görkemli bir tasarımla yenilenmiş oldu. Kilise ise 1708 ile 1723 yılları arasında yeniden inşa edildi. Ancak iç dekorasyonu 1755 yılına kadar sürdü ve birçok sanatçı tarafından süslendi. Son derece gösterişli olan iç dekorasyonda, tüm duvarlar, sütunlar, tonozlar ve tavanlar altın yontulmuş kapitone ahşap işleri ve tablolarla kaplanmıştır. Bartolomeu Antunes de Jesus tarafından hazırlanan ve Lizbon’dan ithal edilen mavi-beyaz fayans paneller, ana şapelin duvarlarının alt kısımlarını örterek Assisi St Francis’in yaşam sahnelerini tasvir etmektedir.
São Francisco Kilisesi, Fransiskan kiliseleri arasında alışılmadık bir özellik olarak üç koridora sahiptir; diğer birçok Fransiskan kilisesinin sadece bir koridoru bulunur. Yanal koridorların her birinde üç yan şapel yer almaktadır. Kilise, dikdörtgen şeklindedir; üç kapısı ve iki yan kulesi vardır.
Sao Francisco manastırı ise barok sanatının önemli bir eseridir. Girişte bulunan ahşap tavan, illüzyonist bir perspektif kullanılarak süslenmiştir. Romalı şair Horace’nin 17. yüzyıl Flaman gravür ve deyişlerine dayanan ahlaki alegorilere sahip mavi beyaz fayans paneller, kilisedekiler gibi Lizbon’da özel olarak üretilmiştir.
Salvador Bahia: Afro-Brezilya kültürünün eşsiz bileşimi yazısı Kilsan Blog sitesine aittir.
This post first appeared on Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan, please read the originial post: here