Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Bilica gerçekleri vs. ön yargılar


Fenerbahçe taraftarının adeta kurtulmak için gün saydığı Fabio Bilica Elazığspor ile anlaştı ve Fenerbahçe ile olan bağlarını kopardı. Bilica'nın bu transferinin Fenerbahçe taraftarını ne kadar mutlu ettiği ortada. Sosyal medyadan tutun birebir futbol muhabbetlerine kadar taraftarın büyük çoğunluğu Bilica'nın gidişinden adeta Alex ile sözleşme yenilenmişcesine mutlu. Peki aslında Bilica gerçekten bu muameleyi hak eden bir oyuncu mu ?

Bence kesinlikle değil. Açık ve net olarak fikrim şudur ki Bilica "futbolculuğu" konusunda kendisine yapılan bu boyuttaki eleştiriyi hak eden bir oyuncu değil. Dünya çapında topçudur diye iddia etmem, her savunmanın aradığı adamdır diye laf etmem ama Türkiye sınırları içerisinde ve Türkiye'nin futbol gerçekleri ortadayken Bilica "istisnasız" bütün takımlar için savunmada olması gereken oyuncu tipidir. Bu sadece bir düşünce değil aynı zamanda somut gerçeklerin ta kendisi, çünkü Bilica'nın ligdeki maç karnesi de bir o kadar bu tezi destekleyecek güçte.

Bilica'nın Türkiye macerası 2008-2009 sezonunda Sivasspor'da başladı hepimizin hatırladığı üzere. O sene Sivasspor tarihinin en büyük başarısına imza atarak ligi şampiyon Beşiktaş'ın ardından 2. sırada bitirdi ve peşine de sırasıyla Trabzon, Fenerbahçe ve Galatasaray'ı takmayı başardı. Peki ligi 2. sırada bitirip aynı zamanda o sezon ligin en az gol yiyen 2. takımı olan ve ligin en iyi iç saha karnesine sahip takımı Sivasspor'un 34 maçının tamamında oynayan adam kimdi ? Bilica gibi hatırlıyorum. Bilica o sezon tüm maçlarda forma giydi ve takımının en istikrarlı oyuncularından biri oldu. O sene Bilica'nın savunmasında olduğu Sivasspor kupa maçları dahil üst üste 5 maçlık gol yememe serisi ve üst üste 6 maç kazanma serisi yakaladı. Toplamda "19" maçta gol yemedi.

Bana Sivasspor gibi anlık bir başarıyla 2. olmuş Anadolu takımı hikayesi ile gelme diyorsanız geçelim Fenerbahçe kariyerine. Sene 09/10, Fenerbahçe sezonu Bursaspor'un arkasında 2. bitirdi ve tıpkı Sivasspor gibi Fenerbahçe de Bilica'nın varlığında sezonu 28 gol yiyerek tamamladı. O sezon Bilica ligde Fenerbahçe formasıyla 28 maça çıktı ve takım bu 28 maçın 14'ünü gol yemeden tamamladı. Ankaraspor'un malum durumundan dolayı sezonda takımların aktif olarak 32 maç yaptığını da hatırlatalım. Aynı zamanda ligin 26-33. haftaları arasında üst üste 8 lig maçında gol yemeyerek erişilmesi güç bir başarıya da imza atmış oldu. 11/12 sezonu  Gaziantepspor'un son 8 haftalık performansı olmasa yakın dönemde hatırladığım böyle bir seri yok. Bu serinin içinde 2 de derbi maç olduğunu belirtmek gerekir.


Bilica-Lugano ikilisinin bu uyumu benim Fenerbahçe forması altında izlediğim en iyi stoper birlikteliğiydi. Aynı zamanda Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en iyi birkaç stoper ikilisinden biri olduğunu da kesin olarak söyleyebiliriz. Belki de en iyisi. 


Aynı sezon Bilica'nın forma giymediği 4 maçta Fenerbahçe 1 beraberlik 2 yenilgi ve 1 galibiyet aldı. Bu 4 maçtaki 3 puan kaybı da sırasıyla 11-13-14. haftalarda yaşandı. Yani GS maçı sonrası Bilica'nın 3 maç ceza aldığı dönem bu. Çoğumuz o sene kaçan şampiyonluğu iç sahada 2-0'dan verilen Bursaspor maçına bağlasa da Bilica'nın sahada yer almamasından kaynaklanan bu talihsiz serinin de giden şampiyonlukta etkisi büyüktü.


Bilica'nın o sezon Beşiktaş maçında penaltı noktasında yaptığı ufak çaptaki kazı çalışması maalesef şimşekleri üzerine toplamasına sebep oldu. O sezon şampiyonlukla tamamlansaydı Bilica tshirtlere kazı yaptığı sahne bastırılacak sembol adam olacaktı, gazetelerde dergilerde boy boy Bilica istatistikleri ve istikrar öyküsü yazılacaktı. Ama olmadı işte ve Bilica o andan sonra taraftardaki bütün sempatisini bence"haksız" bir şekilde yitirdi. O dönem bazı olayların ateşi üzerindeyken belki ben bile bu haksızlığı yapmışımdır.




Bilica o sezonun ardından Fenerbahçe'de artık kolay kolay şans bulamamaya başladı. Bunda savunmaya yapılan Yobo transferinin de etkisi büyüktü. 10/11 sezonu şampiyonlukla tamamlandı ama Bilica sadece 8 lig maçında forma giydi ve bu 8 maçta Fenerbahçe kalesi 10 gol gördü. 


Bilica fazla şans bulamadığından dolayı artık göze batmıyordu belki ama o forma çoktan Yobo'ya gitmişti bile. Bilica artık en çaresiz zamanda düşünülecek yedek stoper konumundaydı. 11/12 sezonunda da Bilica Fenerbahçe formasıyla 10 maça çıktı, her şeye rağmen iyi bir performans sergiledi ve Fenerbahçe bu 10 maçın 6'sında kalesinde gol görmedi. Tamam tamam, şu Galatasaray maçından da biraz bahset dediğinizi hissediyorum. Bilica'nın ipini de o maç çekti. O maçtaki performansının zaten savunulacak da bir şeyi yoktu. Çoğu taraftar için Bilica gerçeğini ortaya çıkardı bu maç, benim gözümde ise Fenerbahçe formasıyla gösterdiği "nadir" kötü performanslardan biriydi.


Bilica'nın düzenli olarak forma giydiği sezon Fenerbahçe'nin son 5 yıl içinde oynadığı maçtan daha az sayıda gol yediği tek sezondu. 34 maçta 28 gol yiyen Fenerbahçe son 5 yılında savunma konusunda daha iyi bir sezon geçirmedi.




Bilica'yı eleştirenlere sorsanız malum GS maçı hariç kötü oynadığı 3 maçı ezbere sayamazlar. Sayabildikleri şeyler kazdığı çukur ve saha içinde yaptığı birkaç ilginç hareket olur. Bilica'nın futbol karakterine demediğini bırakmayanlar Lugano'yu özlemle anarlar, Bilica'ya kazma stoper diyenler "Serdar-Yobo ile Fenerbahçe'nin savunması çok yumuşak kaldı" demeyi de ihmal etmezler. Bilica sakat adamdır, her an atılma riski taşır, ama ne hikmetse Türkiye kariyerinde sadece 1 kırmızı kart görmüştür, o da çift sarıdan. Bilica barajın içinde kalecinin görüşünü engellemek için hoplayıp zıpladığında "PFDK uyuyor mu, bu ne rezillik" diyenler Fabregas'ın barajın içinde dans ettiği görüntüleri defalarca kez izleyip tebessüm ederler. İtalya'nın savunma kültürüne hayran olanlar Bilica'nın 6 sene İtalya'da top oynadığını unuturlar. Gol atan kaleciler efsane olur ama Bilica'nın henüz 20 yaşında kaleye geçip Shevchenko'nun penaltısını kurtardığı penaltı onu biraz olsun sevimli kılmak için akıllara bile gelmez.



Bilica'nın tüm bu istatistikleri ve sahip olduğu özellikler aslında beklentiler ile gerçeklerin birbirinden farklı olmadığını açıkça ortaya koyar nitelikte. Ama ön yargılar ve takıntılar konusunda yapılabilecek maalesef pek bir şey yok. Elazığspor ile sözleşme imzalayan Bilica Elazığ'ı kümede tutacak stoperdir. Elazığ bu takviye ile kümede kalır, ilk 10 içerisine bir ayağını da atar. 


Bilica hayranı değilim, ama Bilica'nın kendisine yapılan eleştirinin %80'ini hak etmediğini düşünüyorum. Bu oran bilimsel bir veri olmamakla birlikte Bilica'ya yapılan gereksiz haksızlığı ifade etmek için yeterince uygun. Verdiğin emek için teşekkürler, yolun açık olsun Bilica.


This post first appeared on Topsuz Alanda Faul, please read the originial post: here

Share the post

Bilica gerçekleri vs. ön yargılar

×

Subscribe to Topsuz Alanda Faul

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×