Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Fenerbahçe 2-3 Galatasaray | | Kişilik yenilgisi



Kabul edilebilir yenilgi sınırlarını aştığına inandığım mağlubiyetler vardır. Mağlubiyeti kabullenmek değil ama sonunda mağlup olmak sporun doğasında olan bir şey tabi. Ama bazıları fazla gelir işte. Bazıları skor olarak kabul edilemez, bazıları ise oynanan futbol ve mücadele olarak. Derbi maçlar ise iyi oynayıp iyi mücadele ederek bile kaybetmenin çok da kabul edildiği maçlar değildir. İşte bütün bu kabul edilebilir ya da edilemez senaryoların "sadece kabul edilemez" kısmını yaşadığımız bir Süper Kupa maçı izledik Galatasaray karşısında.   Kupa kaybetmek, ezeli rakibine yenilmek, iyi oynamamak, iyi mücadele etmemek, yarın daha iyi olacağımıza inanamamak vs. vs.

İşin tekrar tekrar sistemine, şablonuna, oyuncu tercihine girmek istemiyorum. Çünkü artık problemin bu tercihlerde olduğuna olan inancım pek de yok. Hatta hepimizin bas bas bağırdığı orta saha transferinin bile çok şeyi değiştirebileceğine inanmıyorum.

Cüneyt Çakır'ın yerel maçlardaki tipik yönetimi, Volkan'ın sakatlığından sonra yerine geçen Mert'in Edu-Volkan hatasını aratmayan acemiliği, 3-1'lik Arena maçındaki hataları yüzünden ipi -bence haksız- şekilde çekilen Bilica'nın yerini alma heveslisi Bekir. Bir maçı kaybetmenin tek sebebi bunlar ise yarına umutsuz bakmak saçmalıktır. Hakem değişir, kişiler değişir dünkü hatalar yarın yaşanmaz. Peki hangimiz bu rahatlığa sahibiz, hiçbirimiz.

Aykut Kocaman ile Fenerbahçe Galatasaray karşısında 7. maçına çıktı. 5 tanesi fikstür içinde yer alan tipik derbilerdi, son 2 tanesi ise ucunda kupa kazanmak ile kaybetmek olan maçlardı. Kazanılanı da kaybedileni de bir kenara koydum tamamında sahaya kişilik koyamayan ve tek amacı rakibin hamlesini pasivize etmek olan bir Fenerbahçe oldu sahada. Bunun uğrunda takımda ne mantalite kaldı ne kişilik kaldı ne de şablon. 10/11 sezonu Hagi'nin 0-0'ı ile başlayan kişiliksiz derbi futbolu bir istisna olarak kalmadı ve 2-0'dan 2-2'ye gelip beraberliğine dua ettiğimiz maçlara, en son da bugün 10 kişi kalmış rakibine karşı bile diş geçiremeyen takıma kadar uzandı. 10 yılda yarattığımız derbi psikolojisi 3 yıl 7 maçta tam tersine dönmeyi başardı.

Uzatmalar dahil 25 dakikalık bir zamanda 10 kişi oynayan rakibine karşı Melo ve Melo'nun yerine oynayan Engin'in de yokluğunda ayağını yere basarak, pas yaparak, ağırlığını hissettirerek oynamak yerine defalarca 45 metrelik paslarla Orhan'ı kaçırma çabası benim gözümde sadece "sorumluluktan kaçan" Cristian'ın özelinde bir olay değil. Bu kapalı kapılar ardında yaratılmış yanlış psikolojinin yansıması. En kötü ihtimalle oyun o noktaya gelince bir takım kendi ağırlığını sahaya koyarak oynaması gerektiğini hissetmeli. Maç 2-0 takım 10 kişi iken skoru 2-0'dan 6-0'a getiren takım nerede bu takım nerede...

Bu sebeplerden dolayı takımı yöneten isimlerin yönetim anlayışında bir değişiklik olmadığı sürece kişiler boyutunda kalan değişikliklerin Anadolu maçlarında fazladan alınabilecek birkaç galibiyetten fazlasını getireceğine inanmıyorum. Yarın orta sahaya Gerrard gelse bir sonraki GS maçında Mehmet Topal gibi bir hal almayacağını bir garantisi yok. Transfer isteyen Fenerbahçelilerin aksine "Emre varken de böyleydik" diyen kitle aslında futbol cehaletinin yanında bir gerçeği de ortaya çıkarmış oluyor ve bu tezi güçlendiriyor. Evet, Emre varken de böyleydik. Bu çok daha büyük bir sorun değil mi ?

Umut-Elmander ikilisinden yediğimiz pres ile orta sahasının defosunu kapatan, Semih-Dany ikilisi ile güven vermeyip şimdilik çok da hazır olmadığını hissettiren bir Galatasaray vardı. Ama Galatasaray oyun kişiliği ortaya koymak için hazırdı. İki takım için de maç öncesinde konuşulan standart oyuncu tercihlerinin ve olası avantaj ve dezavantajların hemen hemen eksiksiz sahaya yansıdığı maçın kaderini yine oyun karakteri belirledi.

Bu sebeplerden dolayı futbolcu transferinden önce futbol karakteri transferi yapmamız şart. İlle bir oyuncu gelecekse de bu oyuncuda aradığımız niteliklerin yanında en azından sahada ters giden bazı şeylere isyan edebilecek bir yapı bulunmalı. Bir Emre vardı ama onun da "Fenerbahçe kültürü ve ahlak bilgisi" dersi hocası taraftarı arkasında durmadı. Galatasaray elli tane arıza ama mücadeleci ve hırslı adamı idare edip doz aşımında bile zarar görmezken "Peygamber terbiyesi" almış bizim taraftar ve teknik direktörü Aykut Kocaman bir tane Emre'yi idare edemedi. Takım "transfer yapmaktan" daha da kolayına kaçtı, dününü arar oldu, kör öldü badem gözlü oldu.


This post first appeared on Topsuz Alanda Faul, please read the originial post: here

Share the post

Fenerbahçe 2-3 Galatasaray | | Kişilik yenilgisi

×

Subscribe to Topsuz Alanda Faul

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×