Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

İstanbul'da bir Eylül

İstanbul'da bir Eylül'dü. Günlerden Cumartesi, Saatlerden Ben Diyeyim 3 ertesi siz deyin 4 berisi. Gözüm inceden sırt çantama ilişti. Ruhum kaldırmadı dört duvar arası eğlencelerin ayak seslerini. İnceden kaçıp gitmek de var fıtratımda. Nereye, neden ve nasıl gideceğimi düşünmeden topladım çantamı.

3 tişört buldum, en genci 4 yaşındaydı. Kiminin göğsünde kahır gibi delikler, kiminin yakasına asılmış kader, sünmüş, beter! Giydiğim şort nereden baksanız 10 yıllık kottan bozma, paspaslıktan kurtarılma bir kumaş parçası, sağı solu yara bere içinde. Affınıza sığınarak söylüyorum, bir de deniz şortu koydum çantama, olur da Karadeniz almak ister diye beni koynuna. Sonrası iyilik sağlık, yazlık çadır, kışlık tulum, çaresiz bir mat.

Daha kapıdan çıkmamla başladım şaşkın bakışları biriktirmeye. Öyle başım dik yürüdüğüme aldanılmasın, kafamın içinde bin bir soruyu kilitlemekle meşguldüm, en izbe zindanlara.Yürüdüm, yürüdüm ve durdum ilk durakta. Yanı başımdaki bakkaldan bir şişe su ve paket paket sigara yüklendim. İlk gelen otobüse bindim. Orada akıl ettim, bir yere gitmem gerektiğini. Rotayı çizmem öyle çok da vaktimi almadı, neresinden tutsanız 5 dakikayı zorlamadı.

İstanbul'da bir Eylül'dü. Günlerden Cumartesi, saatlerden ben diyeyim 5 siz deyin 6 berisi. Asıl binmem gereken otobüse ulaşmıştım. Bu sırada 1 halk otobüsü, 1 füniküler 1 de metro yolu aşmıştım ki buralarda sırtımda benden büyük çantamı görenlerin kimi zaman hayret, kimi zaman kıskançlık ve kiminin hayranlık dolu bakışlarını da yakalayarak yanıma yolluk katmıştım. Koskoca İstanbul'un daracık merdivenlerinin birinde elbette bir tanıdığa da rastlamıştım.

Otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu. Gittiğim yer için bulduğum numarayı aradığımda, karşımdaki ses "gelmeyin insanlar buradan kaçıyor" diyordu. Meğer burada yağmur, Karadeniz'de fırtına hüküm salmıştı. "Sen bana çadır kurmaya yer var mı? Hele onu de." dedim. Sanki ömrümü otağlarda tükettim. "Var" dedi. Ben de yol boyu yolu seyrettim. İstanbul'da bir başka İstanbul'u hissettim. Son durağa geldik ve indim.

İstanbul'da bir Eylül'dü. Günlerden Cumartesi, saatlerden ben diyeyim 7 siz deyin 8 berisi. Sözde kamp alanına gelmiştim. Oysa etrafta köpekler bile yol kesmeye tövbe etmiş. İlk patikadan aşağıya yol aldığımda, tepemde kızıl güneş, altımda toprak, burnumda Karadeniz kokusu ve gözlerimi aşka tekrar inandıran denizin hırçın fokurtusu! Hedefe ulaştığımda 3 görevli, 2 de kampçı vardı. Geri kalan herkes 3 damla yağmurdan korkup milyonlarca kalabalığa doğru kaçmıştı. İnadına en uzağa kurdum çadırımı. Açtım, içi bambaşka hayatlarla dolu çantamı, yaralı şortumu çıkartıp gamsızını giydim. İçimden daha 3'e kadar sayamadan ayaklarımla denize değdim.

Öyle yüzmek falan yasak, karada bir zebellah! Daha ilk kulaçta kulakları yırtarcasına ıslığı koparttı. Önce canımı sıktı. Baktım deniz de gereğinden fazla hırçın ve fazlasıyla yalnızdı. Usulca kaldım olduğum yerde. Edeple yedim dayağımı, sevgiliyi terk ettiğim yerde. Öyle denizi aldatmak olmazdı hiç lugatımda, uydum bir kere şeytana, kaldım karanın pis, kurak ve çiyanlarla dolusunda. Boynum bükük ama yüzüm güleç çıktım sevgilimin bağrından. Karada zebellah, duruyordu karşımda. Ben gülümsedim, o gülümsedi. Yalnızlık uğurusuzu bile inanır mısınız gülümsedi.

İstanbul'da bir Eylül'dü. Günlerden Cumartesi, saatlerden ben diyeyim 23 siz deyin 00 berisi. "Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar" diye mırıldanırken, bir yıldız kayıverdi. Sözde burada bugün gök kızgın, yer yerinden kayıverdi. Böylesi yalandan bulutlar bile utanmış olacak ki ortalıktan her biri yok oluverdi. Bir ben, bir de yıldızlar; durduk, durduk, uzaktan bir küfür kopup geliverdi. Güldük, durduk ve bir Eylül gecesi inceden susup sabaha ıslık ve yeni güne umudu verdi, gece
...


This post first appeared on Robert Kaiser's Blog | Understanding Body Armour, please read the originial post: here

Share the post

İstanbul'da bir Eylül

×

Subscribe to Robert Kaiser's Blog | Understanding Body Armour

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×