Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

NEW YORK, NEW YORK ya da I'LL (WAIT TO) TAKE MANHATTAN

Biliyorum, Phuket-Patong yazısını yazmadım; üstünden biraz zaman geçince yazmak anlamsızlaştı. Neyse ki Amerika seyahatine çıktım. New York-Manhattan versek? ;)O kadar çok Hollywood filmi seyretmişim ki New York tam da beklediğim gibi çıktı desem yalan olmaz. Gökdelenler, sokaklarda tüten buharlar, bir köşede her daim yol tamirleri, dev dijital ekranlar, elinde kahvesiyle işe koşturan New Yorklular, parklar, plazalar... Ama New York'un tadı da gerçekten bu park ve plazalarda çıkıyor. En azından Sigara içilebilen plazalar var. Yine de hakkını yemeyelim; sigara konusunda o kadar da korkunç bir yer değil Manhattan. Havaalanından metroyla (önce Airtrain, sonra E hattı ile Manhattan 7th) geldikten sonra yüzeye çıktığımızda ilk gördüğümüz bir binanın önündeki devasa küllüğün başında sigara içen birileri oldu. Hemen yükümüzle oraya atladık. Sigaranın güzel yanı, sohbeti kolaylaştırması. Ben de telefona simkart aradığım için, ginger bir arkadaşa en yakın T-Mobile'ı sordum. Boş boş yüzüme baktı; ben bütün Avrupalılığım ve BBC İngilizcemle "Tii-Mobayl" diye tekrarlarken, neyse ki arkadaşın jeton düştü: "Ah, Tii-Mobiığl". (İlk Yunanistan gezisi öncesinde arkadaşlar saganaki yememi önermişlerdi; Kos'ta yine önerdikleri yere gidip garsona aklımda kaldığı haliyle "sağanaki" dediğimde o da böyle boş boş bakmış, ben de üstüne sahanaki, sakanaki gibi çeşitlemeler yapmak zorunda kalmıştım. Neyse sonunda g'si genizde bir parça yutulan bir "saganaki" demeyi becerdim de adam anladı. Fonetik ve telaffuz önemli!) Neyse sigara konusunda büyük sıkıntı yaşamadık; hatta ilk birkaç gün kaçak göçek içmelerimiz daha keyifliydi, ama sokakta yürürken de içtik, hatta bizim yaktığımızı gören New Yorklular da hemen sigaralarını çıkarıp tüttürmeye başladılar. Yola çıkmadan önce ayarladığımız otel, yine bir arkadaşımızın önerisi üzerine Radio City Apartments'tı. 7. caddeyle 49. sokağın kesiştiği yere yakın. Belki de 7. bulvarla 49. cadde demek gerekir, bilemiyorum. Manhattan tamamen bloklardan oluşuyor. Kimi bloklar kısa, kimi uzun, kimi birçok binadan oluşuyor, Highline'dan gördüğüm bir blok ise tek bir devasa binadan mütevellitti. Highline demişken, Manhattan'ındaki en muhteşem deneyimlerden biri oldu bizim için. Eski tren yolunu gezi yoluna dönüştürmüşler. Çeşitli atraksiyonlar, atıştırmalık yerleri, çimler, çeşit çeşit bitki bahçeleri, sulak alanlar... Eski raylar hala duruyor, üzerine yapmışlar her şeyi. Hakikatten bayıldım. Highline'ın başladığı Soho ve Meatpacking arası da yeni "in" yerlerden biri haline gelmiş. Salaş binalara rağmen Fena Halde hipster, fena halde popüler. Nefis restoranlar, mağazalar, markalar... Tabii gayrimenkulcüler de hiç boş durmuyor New York'ta. Her sokak inşaat, özellikle Meatpacking ve Highline civarı 2 milyonla 20 milyon dolar arası paralardan bahsedilen yeni lüks residanslarla yükseliyor. Yine de ikonik tuğla bina ve gökdelenlerin havası başka. Bu arada Times Square gerçekten de Manhattan'ın Taksim'i, Aksaray'ı gibi. Bir kere gördün mü...

OSHUBU! ondan şundan bundan blogu... eksik kalmayın diye!



This post first appeared on OSHUBU!, please read the originial post: here

Share the post

NEW YORK, NEW YORK ya da I'LL (WAIT TO) TAKE MANHATTAN

×

Subscribe to Oshubu!

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×