Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Sevilla: Mağribi kültürün Rönesansla etkileşimi

Görünüşü ile etkileyici olduğu kadar uzun ve karışık tarihinin şekillendirdiği kişiliğiyle de farkını açıkça belli eden bir şehir Sevilla.

Sevilla, İspanya’da Endülüs özerk bölgesinin başkenti ve en büyük şehridir. Merkez belediyesinin nüfusu 700 bin civarı olsa da metropol olarak şehir sınırları içindeki tüm yerleşimlerle beraber nüfusu 1,5 milyonun üzerindedir. Nüfus olarak İspanya’nın dördüncü büyük şehridir.

Mitolojiye göre M.Ö bin yıllarında Herkül tarafından kurulduğu söylenen ve aslında bir İber kasabası olarak kurulan Sevilla’nın bilinen tarihi M.Ö 2. yüzyılda bir Roma şehri olarak gelişmesiyle başlar. Bu dönemde ismi Hispalis olan şehir, o zaman Hispania adıyla anılan İber Yarımadası’ndaki üç Roma eyaletinden biri olan Baetica eyaletinin yönetim merkeziydi.

5. yüzyıl başlarında Vandallar tarafından fethedildi ve Singil Vandallarının krallığının başkenti oldu. 5. ve 6. yüzyıllarda Süevler ve Vizigotların yönetimine giren Sevilla 711 yılında Kuzey Afrika, Mağrip Müslüman orduları tarafından işgal edildi ve ismi İşbiliye olarak değiştirildi. Sevilla, 1248 yılında Kastilya ve Leon Kralı 3. Ferdinand tarafından ele geçirilene kadar Müslümanların yönetiminde kaldı. Bu süre içinde Abbadi Hanedanının ve onu izleyen Murabıt ve Muvahhid konfederasyonlarının egemenliği altında büyük bir gelişme göstererek önemli bir kültür ve ticaret merkezi haline geldi. Mağribi dönemde inşa edilen önemli yapılar, Alcázar’daki Patio del Yeso, kent surları ve aslında minare olarak inşa edilen Sevilla (Santa Maria) Katedrali’nin çan kulesi olan Giralda’dır.

Kastilya’nın yönetiminde gelişmesini sürdüren Sevilla, 1492’de Yeni Dünya’nın keşfi sonrası altın çağını yaşamaya başladı. İspanya’nın Yeni Dünya kolonileri ile ticaretinde kraliyetin tekel ayrıcalığı verdiği liman olan Sevilla dış ticaretin en önemli merkezi haline geldi. Ticareti düzenlemek üzere Ticaret Odası kuruldu. Altın ve gümüş Yeni Dünya’dan geldiğinden İspanya’nın en büyük darphanesi de Sevilla kentinde yer alıyordu.

1649 yılındaki büyük veba salgını 100 bin kişinin üzerindeki nüfusun yarısını yok etti. 16. yüzyıl ortalarında Cádiz şehrine de ticaret yetkisi verilmesi ile Sevilla’nın ticaret tekeli kırıldı. 16. yüzyıl sonunda İspanya’nın en varlıklı ve kalabalık şehri olan Sevilla’nın zenginliği daha çok sömürgelerden sağlanan kazançlara bağlı olduğundan, sömürge imparatorluğunun sarsılmaya başladığı 17. yüzyıl itibariyle şehrin ekonomisi de iyice gerilemeye başladı.

18. yüzyılda yapılan sanayi yatırımlarıyla toparlanan Sevilla’da kültür ve sanat önem kazanmaya, şehirde yaşamayı seçen sanatçılarca farklı sanat dallarında eserler üretilmeye ve sergilenmeye başladı. İspanya’da Madrid dışındaki ilk gazete 1758 yılında Sevilla şehrinde kuruldu. Sevilla, günümüzde İspanya’nın en önemli kültür sanat merkezlerinden biridir.

Sevilla (Saint Mary) Katedrali

Bu tarihten sonra eski altın günlerine bir daha geri dönemeyen Sevilla, İspanya’nın gelişimine paralel ve çağa uygun olarak büyümesini sürdürdü. Ülkenin 2. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalması tüm ülkede olduğu gibi Sevilla’da da şehrin dokusu ve tarihi yapıların korunmasını sağladı. Bu sayede şehir bugün, zengin geçmişinin tüm izlerini barındıran tarihi dokuyu ziyaretçilerine cömertçe sunabiliyor.

Sevilla Katedrali (Azize Meryem Katedrali)

Dünyanın en büyük katedrali, en büyük gotik kilisesi ve 3. büyük kilisesidir. Müslüman yönetimi sırasında inşa edilen Almohad Cami, 1248 yılı sonrasında hızla katedrale dönüştürülmüş, 1400’lü yıllarda ise cami, minaresi dışında yıkılarak yerine Sevilla Katedrali inşa edilmiştir. Cami minaresi çan kulesine dönüştürülmüştür. Giralda ismiyle anılan kule 105 metre yüksekliğindedir.

Katedralin yapımı 100 yıldan uzun sürmüş, tamamlanmasından 5 yıl sonra kubbesi çökmüş ve 4 yıl süren bir çalışma ile tekrar inşa edilmiştir. Kubbe daha sonra 1888 yılındaki depremde tekrar çökmüştür. Katedral, İspanya’daki dini yapılar arasında en uzun nef bölümüne sahip yapıdır. Etkileyici süslemelerle kaplı bu nef bölümü 42 metre yüksekliğindedir.

Kristof Kolomb ve oğlu Ferdinand Sevilla Katedrali’nde gömülüdür.

Alcázar Sarayı

Yapımına Muvahidler döneminde, 1181 yılında başlanan Alcázar Sarayı ancak Sevilla’nın Hristiyan yönetimine geçmesinden sonra 1364 yılında tamamlanabilmiştir. Bu nedenle hem mağrip hem de gotik üslubun mimari özelliklerine sahiptir. Üst katları halen kraliyet ailesi tarafından kullanılmakta olan saray, dünyada kullanımda olan sarayların en eskisidir. Alcázar Sarayı, Sevilla Katedrali ve Batı Hint Adaları Genel Arşivi ile birlikte 1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.

Altın Kule

Tuğladan inşa edilmiş 12 köşeli ve eskiden Alcázar Sarayı’nın dış surlarının bir parçası olan askeri gözcü kulesidir. Sevilla’ya Guadalquivir Nehri’nden giren tekneleri gözetlemek amacıyla yapılmıştır. Ayrıca ilk dönemlerinde karşı kıyıda bir nokta ile kule arasında gerilmiş büyük bir zincir ile şehre nehirden giriş kontrol altına alınmıştır. Tuğlalarında kullanılan ham maddelerin güneşi yansıtması ve kulenin altın gibi parlaması nedeniyle Altın Kule ismini almıştır. Orta çağda hapishane olarak kullanılan kule, 1755 Lizbon depreminde ağır hasar görmüş, hemen sonrasında bazı eklemeler de yapılarak onarılmıştır.

San Telmo Sarayı

Günümüzde Endülüs Özerk Hükümeti başkanlığının bulunduğu San Telmo Sarayı, Sevilla Barok mimarisinin sembolik yapılarından biridir. Dikdörtgen planlı yapı, merkezi bir avlu dışında çok sayıda iç avlu ve bahçeye sahiptir. Dört köşesinde kuleler bulunan sarayın içinde bir de şapel yer almaktadır. Barok mimarinin muhteşem örneklerinden biri olan şapel mimar Leonardo de Figueroa’nın eseridir.

Kraliyet Tütün Fabrikası

18. yüzyıla ait bir taş bina olan Tütün Fabrikası, İspanya endüstriyel mimarisinin etkileyici bir örneğidir. 1950 yıllarından bu yana Sevilla Üniversitesi Rektörlük Binası olarak kullanılmaktadır. Yapıldığı tarihte İspanya’nın ikinci büyük binası olan fabrika askeri mühendislerden tarafından tasarlanmıştır.

Metropol Parasol

La Encarnación meydanda yer alan Metropol Parasol dünyanın en büyük ahşap yapısı kabul edilir. Nisan 2011’de tamamlanan yapı, Alman mimar Jürgen Mayer tarafından tasarlanmıştır. Yaklaşık 10 bin metrekarelik bir alana yayılan Metropol Parasol’un yüksekliği 26 metredir. Yapımı sırasında ortaya çıkan arkeolojik buluntular nedeniyle inşaat süreci uzun süre duraklamıştır. İnşaat ilerledikçe planlarda teknik hatalar olduğu anlaşılmış, uzun süren yeni planlamalar sonucu ciddi ek maliyetlerle ancak 2011 yılında tamamlanabilmiştir. Görünümü, konumu inşaat süreci ve maliyeti ile halk arasında tartışmalara sebep olan Metropol Parasol, merkezinde bir alışveriş merkezi, altında ise bir arkeolojik kompleks barındırıyor.

Batı Hint Adaları Genel Arşivi

Fotoğraf: Berthold Werner

Önemli Rönesans mimarlarından Juan de Herrera tarafından çizilen bina İspanyol İmparatorluğu’nun Amerika ve Filipinler’deki tarihine ait belgelerin saklanması için kullanılmıştır. 1987’de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne giren arşiv binasında 43 bin dosya ve 80 milyon civarı sayfa orijinal belge bulunmaktadır.

İspanya Meydanı

1929’da Sevilla’da düzenlenen İber-Amerikan Sergisi nedeniyle İspanya’nın endüstriyel ve teknolojik gelişimini sergilemek için inşa edilmiştir. Mimar Aníbal González tarafından tasarlanan yapı, kentin tipik unsurlarıyla, art-deko ve Rönesans’tan karışımı bir stile sahiptir. 200 metre çapında yarım çember plan üzerine yayılan yapı 2 kule arasında göl ve çok sayıda  kalmış tuğla, seramik ve dövme demir (Domingo Prida tarafından çalışılıyordu). Kat planı yarı dairesel. Ana odaların bulunduğu merkez binayı çevreleyen, kapalı alanın her iki yanında birer tane olmak üzere 2 kule hakimdir. İki kule arasında, çeşmenin durduğu meydanın farklı bölümlerinde çıkış yapan yarı dairesel kemerlerden oluşan bir galeri ağı vardır. Ana odaların bulunduğu merkez binayı çevreleyen kapalı alanın her iki yanında birer tane olmak üzere 2 kule hakimdir. İki kule arasında, çeşmenin durduğu meydanın farklı bölümlerinde çıkış yapan yarı dairesel kemerlerden oluşan bir galeri ağı vardır.



This post first appeared on Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan, please read the originial post: here

Share the post

Sevilla: Mağribi kültürün Rönesansla etkileşimi

×

Subscribe to Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×