Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

KURUMSAL HAYATINI GERİDE BIRAKIP DÜNYA TURUNA ÇIKAN BİR GEZGİNİN HİKAYESİ

Haftada ortalama 5 gün çalışıyoruz. Cumartesi Pazar’a bayılıyoruz. Pazartesi gelmesin diye isyan ediyoruz. Kaybettiğimiz onca saati kalan ömrümüzden harcıyoruz. Çoğumuz yaptığımız işi sevmiyoruz. Ya da zamanla sevdiğimiz işlerden soğutuluyoruz.
Kaynağı stres ve sıkıntı olan hastalıklara yakalanıyoruz. Dürüst olun beyaz yakalılar, bir hafta sonu için bir de tatile çıkacağımız zamanlar için yaşıyoruz. Biz monoton hayatlarımızda bir ileri iki geri yuvarlanırken; her şeyi arkasında bırakıp dünya turuna çıkan insanlar var. Onlardan tek farkımız cesaretimizin dozu aslında. Dünyaya Google Maps ya da atlastan değil “gerçekten” bakmayı isteyenler Kasım 2016’dan beri yollarda olan sevgili Cansu Elter’in hikayesini dinlemeliler.

A Photo Posted by cansu elter (@cansuelter) on

Kimdir Cansu Elter? Ne yapar, ne eder 3 kelimeyle özetler misin?

Şöyle özetleyeyim, nasılsa blog‘umun konsepti bu gezgin, meraklı, mutlu.

İşinden ayrılmanın sebebi gezgin ve meraklı ruhun muydu yani? Neydi seni yollara düşüren sahi?

Kurumsal şirketlerde çalışan herkes bilir. Sabah alarm çalar, zorla kalkarsın. Metroda mutsuz suratlara bakarak havalı iş yerine varırsın. Daha gözlerini açamamışken bir kahve yapar ve günde en az 10 saat ekranına baktığın bilgisayarını açarsın. Akşam ne yapsam diye düşünürsün ama çok da düşünmezsin çünkü vaktin yoktur. Arada bir sigara içersin sırf mola vermek için. Mola vermek için kendini zehirlersin yani. Stresini alır, öyle düşünürsün. Aksam şu maili de yanıtlayayım, aman şunu da yapayım derken bir bakmışsın 2 saat mesaiye kalmışsındır. Tabi ki kimse bunun için sana ekstra bir ücret vermez ya da teşekkür etmez. Sonra bilgisayarını kapatır yola koyulursun.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Ama o da ne? Hava çoktan kararmıştır. E evden çıktığında da hava karanlıktı? Güneş görmeden bir günü daha bitirirsin. TV’yi açıp, “O Ses Türkiye” izlerken, internetten sipariş ettiğin muhtemelen sağlıksız olan yemeğini yersin. Arada Instagram’a bakarsın. Gezen insanları gördüğünde “umarım seni aslanlar kapar” dersin ve gece yarısı olmadan uykuya yenik düşersin. Ben o bedduayı hakedecek insan olmak istedim.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Tokat gibi oldu bu cevap. Çok cesur bir karar almışsın. Peki Afrika ile mi başladı bu serüven?

Afrika’yı gezmek hep hayalimdi. Planladığım dünya turu için de rotamın en mantıklı başlangıç noktasıydı. E malum mevsim yaz. Buraya gelene kadar Tanzanya, Zambia, Zimbabwe, Botswana ve Güney Afrika’nın toplam 9 şehrini, 6 doğal parkını, 8 hostelini, 6 couchsurfer evini, 30’dan fazla kumsalını ziyaret ettim. Onlarca insan ve daha önce görmediğim hayvanı tanıdım. Dünyanın en yüksek bungee jumping yapılan köprüsünden atladım, 4000 foku bir adımımla denize döktüm Okavango Nehri’ni kano ile geçtim. Gezintiye çıkmış bir aslan ve eşini doğal ortamında görme şansına eriştim. Biraz Swahili dilini öğrendim, gönüllü oldum, köylere yardım ettim. Sörf yapmayı öğrendim, yoga yapmayı öğrendim. Bir elmas kaçakçısı tanıdım. Afrikalı bir Sivas kurdu eğitmeni, hapislerin iç mimarisini düzenleyen bir kadını, 6 aydır tapınakta dini oruçta olan bir adamı tanıdım.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Hayatımda ilk defa Christmas sofrasına oturdum. Timsah dolu Zambezi Nehri’nde yüzdüm. Leopar dolu bir ormanda kamp yaptım. Timsah yedim. Kahvaltıda devekuşu yumurtasıyla menemen hazırladım. Kahve yapmayı öğrendim. 3 GoPro kablosunu, bir taşınabilir şarjı, en sevdiğim şalımı, 4 güneş gözluğümü kaybettim. Havadan, karadan, demir yoluyla ve denizden şu ana kadar toplam 23,100 km yol yaptım. Bilardo oynamayı geliştirdim. Onlarca farklı lokal bira tattım. Yunusları ve penguenleri gözlemledim. Eti çiğneyip atmayı öğrendim. River boarding yaptım. 104 metre yükseklikteki Viktoria Şelale’sinin ucundan vadiye selam verdim. Bir kere güneş çarptı, bir kere değişik bir böcek tarafından sokuldum. 5 gün şiş parmakla gezdim. Bir kere neredeyse bir geyiğe çarpıyordum. Gece yolculuğunda tüm otobüs mikrofonla dua ettik, yolculuğun ortasında salgın bir hastalık yüzünden ayakkabılarımı temizlemek zorunda kaldım. Bir hippoya ne kadar yaklaşmam gerektiğini öğrendim. Sağdan giden trafiğe alıştım. Böceklerle uyumaya alıştım. Dünyayı, insanları, tüm canlıları ve kendimi sevmeyi öğrenmeye başladım. Sonra Cape Town’a geldim ve biraz uzun kalmaya karar verdim. Yaklaşık 3 sene önce kalbimi Cape Town’a kaptırmıştım. Ne kadar güzel bir şehir olduğunu gelmeyen bilemez. Bir Avrupa şehri düşünün, Avrupalı soğukluğundan uzak.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Vay canına! Öyle iştahlı anlatıyorsun ki bu yazıyı okuduktan sonra ajans/şirketlerde çalışan insanlardan istifa haberleri gelebilir Nerede kalıyorsun orada, gün içinde ne yiyip, ne içiyorsun?

Bir süre arkadaşlarımda kaldım. Sağolsunlar şehrin en havalı yerlerinde oturuyorlar Sonra daha fazla rahatsız etmeyeyim diyerek hostelde kalmaya başladım. Şimdi workaway.info adresinden bulduğum bir gönüllülük işi ile Betty’s Bay’de bir hostelde ücretsiz kalıp, basit işlere yardımcı oluyorum. Buradan sonra durak sörf cenneti Muizenberg olacak. Gezerken mümkün olduğunca Couchsurfing ile misafir olacağım evler bulmaya çalışıyorum. Hostelde kalmak her gün partilemek için iyi ama yerli birinin evinde kalmak şehri daha iyi tanımak için en güzel seçenek. Üstelik bedava Yoldaysanız bedava olan her şey baldan tatlı. Ne yiyorsun dersen bol bol market alışverişi yapıyorum, sokak yemekleri yiyorum ve uygun fiyatlı restoranlara gidiyorum. Çok çok ünlü, yemezsem olmayacak bir yemek/restoran varsa da pintilik yapmayıp gidiyorum. Yolda en büyük dostunuz maalesef hazır noodle’lar oluyor. Çok fazla makarna ve noodle tükettim ama şimdi daha sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Sebze ve meyve ağırlıklı öğünlere odaklandım. Ne içiyorum, bolca lokal bira, kokteyl ve likör. Alkol Afrika’da çok ucuz. Bu yüzden herkes alkolik ve şişman.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Alkol ucuz, peki ya diğer şeyler? Günde ortalama ne kadar para harcıyorsun?

Bu sorunun yanıtı çok değişken. Şöyle diyelim; hostelde kalıyorsam günlüğü 10 dolar üstü bir yerde kalmamaya çalışıyorum. Yeme-içme’ye günde 10 dolardan fazla harcamamaya çalışıyorum. Nasıl olur demeyin, gayet oluyor Gittiğim yerlerde katılmak istediğim turlar olursa diye ayırdığım aylık maksimum 200 dolarlık bir bütçem var. Şu ana kadar bir seferde en fazla harcadığım para 180 dolar oldu. Birikiminizi aylara ayırıp; kalacak yer, yeme-içme ve aktivite diye bölerseniz hayatınız baya kolaylaşıyor. Ama malum, Alman olmadığım için o kadar disiplinli ilerleyemiyorum. Bütçemi aştığım çok oldu, bu sebeple gönüllülük işine girdim. Size de çalıştığım hostelin okyanus manzaralı terasından sesleniyorum. Bugün 12 dakika filan çalıştım.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Bunu duymamış ve hiç kıskanmamış gibi devam ediyorum. Gittiğinde seni Afrika ile ilgili neler şaşırttı? “Çok farklı hayal etmiştim” ya da “ön yargılıydım ama hiç de beklediğim gibi değilmiş” dediğin şeyler yaşattı mı sana bu yolculuk?

Afrika; sosyal, kültürel ve coğrafi açıdan inanılmaz zengin ve renkli bir kıta. Kafamdaki tek soru işareti acaba başımı belaya sokacak mıyım, birileri beni kaçırıp böbreklerimi satacak mı oldu. İstanbul’da yaşadığımı unutmuşum. Dünyadaki her yer gibi Afrika’da da nereye ne zaman gitmeniz gerektiğini, yalnız dolaşıp dolaşamayacağınız yerleri öğrenirseniz hayatınız çok kolaylaşıyor. Bunun için Lonely Planet yorum sayfalarına göz atabilir ya da gittiğiniz yerlerdeki lokal insanlara danışabilirsiniz.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Afrika’nın müslüman ülkelerindeki insanlarına ‘renkli müslümanlar’ diyorum. Dinle ilgili çok bir dertleri yok. Vakti zamanında gelen misyonerler sebebiyle Müslüman olmuşlar ve Afrika kültürüne İslam’ı adapte etmişler. Beni en çok bu adaptasyon şaşırttı. Kadınlar başlarını örtüyor ama rengarenk giyiniyorlar.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Çalışıyorlar ve sosyal ilişkileri kuvvetli. Daha kasaba formatında yerlerde gece dışarı çıkmıyorlar ama büyük şehirlerde bu da değişiyor. Yoğun inançlarına rağmen İslam’a tamamen aykırı olan evlilik dışı çocuk kavramı çok fazla. Ya da ebeveynlerden birinin kaçıp başka bir yere gitmesi. Bu kavram zıtlığını sorduğunuzda; “burası Afrika, hayat zor” diyorlar. Ama kimse evlilik dışı çocuk yaptığınız için sizi yuhalamıyor, işi ölüme kadar getirmiyor. Ortada bir çocuk varsa hep beraber bakılıyor, büyütülüyor. Beni en çok etkileyen de bu oldu aslında.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Şaşırdığım bir konu daha beyazlara karşı olan ırkçılık. Tarihte karşılaşmadığımız bir kavram. Her zaman siyahileri hedef alıyor diye bilirdim ancak Zimbabwe’de yeni yönetimle evlerini terk etmeleri istenen beyazlar, bunu reddedince öldürülmüş. Irk ayrımı (apartheid) döneminde Güney Afrika’da birçok beyazın öldürüldüğünü öğrendim. Bahsettiğim olaylar birkaç on yıl öncesi, öyle çok eski kavramlar değil.

Çok merak ediyorum peki Afrika’da insanlar mutlular mı? Takip ediyorsundur, biz mutsuzuz, hem de hepimiz. Siyasi olaylar, ekonominin kötüye gidişi, terör olayları, tecavüz ve taciz skandalları, kış mevsimi derken mutsuz bireylere dönüştük. Afrika’da insanlar nasıl hissediyor?

Biz mutsuzuz çünkü hayatımızda hep stres var. Hep politik olaylar ve trajediler var. Afrika’da bu iki kavramı bulamazsınız. Ekonomiye bakalım; insanlar fakir ve sadece günü kurtarmak için çalışıyorlar. Ama kimse bir şey daha yapıp, daha çok pirinç alayım demiyor. Olduğu kadarı onları tatmin ediyor, daha fazlasını aramıyorlar. Asla hiçbir iş için acele etmiyorlar. Bu sebeple daha iyi daha hızlı hizmet vereyim, rekabet yaratayım iş kültürü yok. Stressiz ve kaygısız yaşıyorlar. E mevsim desek, tropikal iklim insanda ne mutsuzluk bırakıyor ne keyifsizlik. Tropikal olmayan yerlerde de çok düşük hava sıcaklıkları yok. Bu yüzden evlere kapanmıyorlar. Tüm yıl sokaklarda, ormanlarda, sahillerdeler. Sosyalleşiyorlar. Politikaya gelelim. Kenya, Nijerya gibi yerleri dışarıda tutuyorum. Terör belası oralarda da var. Ama Afrika’nin geneli iç sorunlar dışında global bir politik sorundan etkilenmiyor. Sebebi çok basit, etkilenmek için çok uzaklar, bu yüzden kimse dikkate almıyor.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Afrika’nın yerel dinlerinden Swahili’nin en ünlü cümlesi zaten hayatlarının bir özeti gibi; Hakuna Matata. (“Hiç üzülme”, “Hiç sorun yok” anlamlarına gelen bir deyim)

Son zamanlarda Afrika’da çok fazla iş imkanı doğdu özellikle de Türkler sıklıkla gitmeye başladı. Sen sık rastlıyor musun Türklere? “Türkler her yerde” mi yine?

Evet, Türkler her yerde Gittiğim çoğu yerde Türklerle tanıştım. Ülkede birbirimizi yiyoruz ama ülke dışında herkes bir ailenin parçası gibi birbirini tanıyor, yardımcı oluyor. Ben gezginim, kısa süreli yaşadığım deneyimler hep olumlu oldu. Evlerinde misafir eden, gezdiren, sorularımı yanıtlayan tüm Türk arkadaşlarım buradan dev bir teşekkürü hak ediyor.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

Dönmeyi düşünüyor musun, yoksa gezmeye devam mı?

Bu bir dünya turu. Afrika’nın ardından Asya ve Güney Amerika’ya gideceğim. Hiçbir şey için acelem yok, bu seyahati bir görev gibi yaşamıyorum. Birikimim el verdiğince dünya turuna devam edeceğim. Planım 1 sene ama belki 9 ayda biter belki 2 sene devam eder. Tamamen yolda karşıma çıkan şeylere bağlı. Şu an için dönmeyi düşünüyorum çünkü ben yolda her şeyden bağımsız mutlu olmayı öğrendim. Doların 4 TL olması beni artık mutsuz edemiyor. Ülkenin şartlarından sıyrılıp dünyayı, insanları, doğayı sevmeye yönelince her şey daha da kolaylaşıyor. Ülke zor bir dönemden geçiyor biliyorum ama dolar burada 15 rant arkadaslar, insanlar yine de mutlu.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

İyi para kazanmak, iyi yaşamak için önemli ama mutlu olmak için GERÇEKTEN fazlası gerekmiyor. Bu cümleyi okuyup hadi oradan diyecek birçok insan olacak biliyorum. 2 cümleyle anlatılabilecek bir şey de değil biraz derin bir konu. Yolda hayatımı, bakış açımı değiştiren en önemli şey bu değer konusu oldu.

Hayatının en doğru kararı dünyayı gezme fikrini eyleme dökmek miydi? Senin gibi olmak isteyip de henüz cesaretini toplayamamışlara tavsiyen ne olurdu? Ne yapsınlar, nerden başlasınlar?

30 yaşında mutsuz bir insan olmaktansa riske girip tüm birikimimle bu seyahate başladım. Hayatımda verdiğim en doğru karar buymuş. Kendimi bu kadar bulduğum, dünyayı bu kadar anladığım başka bir şey daha yaşamamıştım. Herkese önerim de şu; bir adım atın. Karar verin, plan yapın, birikime başlayın. 1 seneyse 1 sene, 3 seneyse 3 sene, ne kadar sürerse sürsün hazır olmanız; dünyayı dolaşın, insanları tanıyın, farklı perspektifler görün. Kendinize verebileceğiniz daha güzel bir hediye olamaz.

A photo posted by cansu elter (@cansuelter) on

© Elma+Alt+Shift 2017 Ocak
Yazıda kullanılan tüm materyaller yazarın ve içerik sağlayan kişinin izni olmadan başka bir basılı/dijital yayınlarda kullanılamaz. Yazıyı kullanacak mecralar ancak kaynak vererek kullanabilirler.



This post first appeared on Elma+Alt+Shift, please read the originial post: here

Share the post

KURUMSAL HAYATINI GERİDE BIRAKIP DÜNYA TURUNA ÇIKAN BİR GEZGİNİN HİKAYESİ

×

Subscribe to Elma+alt+shift

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×