Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

DERUNÄ°...b5 DEVAM YAZISI


HİKAYENİN BAŞI İÇİN


TEKKE

Eski ama bakımlı caminin yan duvarına dayanmış ahşap bir binanın önünde durdular.
“abdest’in var mı ?”
“var”
“iyi, buyur o zaman.”
Kapı hemen ikinci kata çıkan merdivenin olduğu hole açılıyordu. Sağda kapalı bir kapı, solda da mutfak görünüyordu. Ayakkabılarını çıkararak kenara çekildi. Şimdi mutfağın tamamını görebiliyordu. İçeride kendisi yaşlarda beş genç, yer sofrasında sessizce yemeklerini yiyorlardı. “İnşallah buyur etmezler” diye düşündü. Yer sofrasında hiç yiyemezdi. Köyde de aynı dert yüzünden kimselere gidemezdi. Derviş mutfak kapısından girerken usulca selam verdi. Aynı şekilde selamı alındı. O zaman farkına vardı ki evin tamamı aynı huzurlu sessizlikteydi. Sessizce oda girdi mutfağa. Gençler ayaklanmışlardı. Samimiyetle ve sessizlikle sarıldılar. Hoş geldinizler, hayal gibiydi ancak hissedilebiliyordu. Sofraya buyur ettiler. Teşekkür ederek kenara çekildi. Üzerinde durmadılar. Arada sırada üst kattan hafif bir gıcırtı duyulsa da, kaşık sesleri bile sanki yutuluyordu. Nedensiz bir korkuya kapıldıysa da gençlerin güleç, temiz yüzleri içini ferahlatıyordu. Derviş yanına gelerek.
“Efendi babanın misafirleri gitmek üzereymiş. Şimdi yukarı çıkalım. Huzura girdiğimizde selam vermene gerek yok. Ben sana daha sonra açıklarım. Sessizce bulduğun ilk yere otur ve seninle konuşulmadıkça da konuşma. Soru sorma. Zaten kalbindeki soruları zamanı geldiğinde efendi baba cevaplayacaktır.”
Cılız bir sesle “ peki” diyebildi.
Merdivenin yarısına geldiklerinde üs kat odalarının açıldığı salon görünüvermişti. Bembeyaz sarığı, bembeyaz sakalıyla başka bir beyazlanmalardaki ihtiyar gözleri yumuk, sakince konuşuyordu. Kalbi o kadar hızla çarpmaya başlamıştı ki, odadaki diğer misafirlerin her bir atışı duyduklarına yemin edebilirdi. Merdivenler bittiğinde derviş arkasından itekleyerek en ön saftaki boş yeri işaret etti. İtiraz edilebilecek bir durum olsa kesinlikle oraya oturamayacağını söyleyecekti ama mümkün görünmüyordu. Zaten dervişte boş bulduğu yere uçupta konu vermişçesine, oturmuştu. Önüne bakarak safların arasında ilerlerken, bembeyaz ihtiyarın gözlerini açmaması için dualar ediyordu. Sanki gözlerini açsa ve kendisini görse her şey dağılıverecek gibi geliyordu. Yerine oturunca etrafına bakınabildi. Kimse ona doğru bakmıyordu. Sanki varlığından habersiz gibiydiler. Oda anlatılanı dinlemeye başladı. Konuşulanlardan hiçbir şey anlamıyordu. Kendi dini bilgisinin çok üzerinde şeyler olduğu belliydi ama anlıyormuşçasına dikkatle dinliyordu. Yaşlı adamın sesi kendisini takip etmek zorunda bırakıyordu.
Ne kadar zaman dinledi, kaç saattir diz üstündeydi bilemiyordu. Ne dizi ağrımış nede canı sıkılmıştı. Tam tersine kalbi yumuşamış, her sözcükte ağlama isteği daha da artıyordu. Kendisini tutmaya çalışıyordu. İçini ateş basmıştı. Hani bir an boş bulunsa avazı çıktığı kadar bağıra bağıra ağlayacaktı. Sonra sessizlik oldu. Salondan bazıları yavaşça ayrıldılar. Gözlerini açtığında onunla göz göze geldiler. Ne güzel gözlerdi. Sesi gibi bakışları da insanı okşuyordu.
Taa içine, en derinine bakar gibi bakıyordu. Sonra gülümsedi, yada bilemiyordu oda aydınlanır gibi oldu. O kadifemsi sessiyle
“ Hoş geldiniz evladım. Meclisimizi aydınlattınız. Sizin gibi bir masumu, benim gibi bir günahkar ayağına getirtti. Lütfen hakkınızı helal ediniz.”
Bir şey diyemedi delikanlı, ne diyebilirdi ki. Böyle bir şey beklemiyordu. Utanarak önüne baktı. O konuşmaya devam etti,
“ Dedenize benziyorsunuz. O da sizin gibi boş konuşmaktansa konuşmamayı tercih ederdi. Ne güzel bir haslet. Şimdiki zamanın insanları sözcüklerle ne kadar çok meşkul oluyor.”
Durdu diğer misafirlere baktı.
“ Sizlere de minnettarım gelip zamanınızı bu ihtiyarı dinlemeye ayırdınız. Hadi duamızı edelim ve gitmek isteyenler ayrılabilsinler.”
“amin”
duayı bir başkası yapıyordu. Ama ses aynı, üslup aynıydı. Öyle cenazelerde edilen gibi değildi dua. Çok içten ve sevgiliyle sohbet eder gibiydi. Dua biter bitmez.
“ Şimdi gelelim sizi buraya neden getirdiğimize.”
Misafirlerin gidiş sesleri hemen kayboluverdi. Her şey eski sessizliğine dönüverdi.
“Dedeniz benim yoldaşımdı. Efendim insanlar uzun ömür isterler ama yalnız kalınıyor. Bendeniz akran yetimi oldum. Hani İstanbullu agah efendide olmasa benim yaşımda insan kalmadı. Biz bu tekkeye dedenizle birlikte intisap etmiştik. Siz maalesef ki onu hiç tanıyamadınız. Çok genç hakka yürüdü. Babanız daha küçücüktü. O fakirde tanıyamadı. Hz. Ömer r.a gibi celalli, adaletli bir mümin idi. Rabbim razı olsun, sulükümüz boyunca hep beni korudu kolladı. Bendeniz biraz tembel idim. Gece namazlarına o kaldırırdı beni”
gözleri dolmuş iki damla yaş yanaklarından yuvarlanıvermişti. Delikanlıda ağlıyordu. Oda sessiz yaşarmalarda ağlıyordu.
“ablanız hakkın rahmetine kavuşunca dediniz manada benden size göz kulak olmamı istedi, onun için sizi çağırdım.” Sonra afacan bir çocuk gibi gülümsedi. “Bizim gibi günahkarlarında işte telefonu filan olmuyor. Gönülden gönüle anlatıyoruz derdimizi.”
Birden ciddileşiverdi.
“ Babanız, bana birkaç kez gelmişti. Onunda sizin gibi nasibi bizden değildi. Sizi de onun hocasına yollamam gerekiyor. Ona intisap ediniz ve sözünden asla dışarı çıkmayınız. Biliyorum ki kiminiz kimseniz yok. yolunuz açık, siz çalışınız, efendinizin söylediklerini harfiyen uygulayınız. Tevfik yüce rabbil alemin hazretlerinindir.”
Dervişe dönerek birkaç saniye baktı. Sonra gözlerini yumarak, içine döndü.
Daha ağzını bile açamamış olan genç hayal kırıklığı, şaşlınlık ve ne yapabileceğini bilememek arasında ikirciklendi. Tam bir şey söyleyecekti ki derviş kolundan çekiştirmeye başladı. Bunu o kadar ustaca ve güç harcamadan, sessizce yapıyordu ki, itaat etmekten başka çaresi kalmamıştı.

YOL
Daha o gece yola çıkmışlardı. Delikanlı yemek davetini geri çevirdiğine bin pişmanda olsa çok geçti. Dervişinde torbası yoktu. Çıkarıp bir şey verebileceği de yoktu. Neden yürümek zorunda olduklarını anlayamıyordu. Onca yolu gecenin bir vakti gitmeleri de gerekmiyordu ama bunu dervişe anlatabilmek imkansızdı. Ona bu gece gitmesi gerektiği söylenmişti, oda gidecekti. Her bulduğu cevap yeni sorular doğuruyordu…… HİKAYENİN DEVAMI İÇİN


This post first appeared on Bendedir Kalp Ilahi AÅŸk Yolunda..., please read the originial post: here

Share the post

DERUNÄ°...b5 DEVAM YAZISI

×

Subscribe to Bendedir Kalp Ilahi AÅŸk Yolunda...

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×