Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

GÖNLÜ TAHT ...b7 DEVAM YAZISI

HİKAYENİN BAŞI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
“Sizler hakkınızı helal edin o zaman. Bilemediğim için. Siz o hocalarınıza götürün beni.”
“Siz konuyu bir anlatın isterseniz.”
Bir nebzede olsa rahatlamıştı. En azından bir başlangıç olabilirdi. Köyden sahafa rüyalara tüm olanları eksiksiz anlattı. Gençlerin dinlerken heyecanlandıklarını görebiliyordu. Sustuğunda uzunca bir sessizlik oldu. Gençler tam arkasındaki bir yere doğru bakıyorlardı. Oda bakmak için döndüğünde bembeyaz sakallı, kapkara kaşlı, gök mavisi gözlü adamla göz göze geldi. Korkmamıştı ama elinde olmadan irkildi. Adam yüzüne değil de taa içinde bir yerlere bakıyor gibiydi. Utandı. Kendisini hiç bu kadar çıplak hissetmemişti. O Gülümsedi, gülümseyince sanki o an gülümsedi. çok sessiz zor duyulabilecek bir sesle konuşmaya başladığında içinde bir şeylerin yükseldiğini,taştığını hissetti. Sanki o değil de başkası çok uzaklardan konuşuyor gibiydi. Ta içten gönülden gelen bir fısıltı gibiydi. Ama tezat bir şekilde her sözü her kelimesi duyuluyordu. Etrafındaki gençlerde aynı huzur ve huşu ile duruyorlardı. Bükük boyunları daha bir saygılanma da bükülmüştü.
“ Anlattıklarınıza kulak misafiri oldum. Gençleri bu kadar heyecanlandıran sohbeti merak etmiştim.”
Sanki aradığı kelimeyi bulamıyormuşçasına sustu. Eyüp sultan hazretlerinin türbe çatısında bir noktaya dikti gözlerini. Boynu büküldü, bir bilinmeyen meşferette, bir büyüğün huzurundaymışçasına bekledi, dinledi.
“ Siz yarın, sabah namazında burada olun, eğer lütfederlerse sizi bir büyüğümüzle tanıştırmak istiyorum. Her şeyin en doğrusunu rabbim bilir, birde lütfettiği evliya kulları. Aradığınızı bulmanız için dua edelim. Hayırlı günler.”

Geldiği gibi sessizce uzaklaştı. Genç gurubu, türbeye girmek adamın peşi sıra gitmek arasında ikirciklendiyse de türbede karar kıldı. Onlarda gidince bir rüyadan uyanırcasına o ana geri döndü. Hemen yakınındaki banka çöküverdi. Neydi o yaşadığı bir anlam veremedi. Başka bambaşka duyguların doğum sancısıydı sanki. Sabah namazı diye düşündü. Cevaplara birkaç saat kala aradığının cevaplar mı o adamın yanında yaşadığı engin sükunet miydi ayırt edemedi. Hiçbir şey umurunda değildi. O adamın peşine takılıp o nasıl öyle olduysa öyle olmak. O ne yaşıyorsa onu yaşamak için yanıp tutuşuyordu. Gözlerini yumup kendini dinlemek istedi. Rüyalarda gördüğü dede belirdi göz kapaklarının karanlığında. O hüzünlü bakışlar yerini sevgiye bırakmıştı. Coşkulu bakışlardaydı gözleri. Durmaması gerektiğini anladı.

KABRİSTAN

Gökyüzünün kızıl aydınlığı, İstanbul’un üzerini örterken girdi şehitliğe derviş. Alacakaranlık yüz yıllara şahitlik etmiş mezar taşlarını sarmalarken, yer yer nur huzmelenmeleri görüyordu. Bazı mübareklerin mezarlarında birer fener gibi nur topakları belirmişti. İlk kez böyle bir şey yaşadığından üpertilerle karışık bir hayretle yürüyordu. Huzmelerin mihmandarlığında şeyhinin makamına ulaştı. Rüyalarda birkaç kez görmüştü. Ama bu kez capcanlı karşısındaydı. Sevgi ve edeple yüzüne baktı. Sanki gözleri yanmıştı. Hemen indirdi balkışlarını. El pençe divan durdu. Bekledi. Yıllardır, her rabıtasında hayallediği nur, şeyhinin kalbinden bir çağlayan misali akı verdi gönlüne. İçi ısındı, yandı ,kavruldu ,yok oldu. O yoklukta bir tek şeyhi vardı. Dünya bitmiş gitmişti. Çok uzaklardan geliyormuş gibi başlayan zikrullah, giderek yaklaşıyordu. Sonunda kulaklarını sağır edecek düzeye erişti. O zikre teslim oldu. Artık tüm vucudu, her uzvu ayrı ayrı zikirlenmede, ayrı ayrı coşmadaydı. Yerden yükseldiğini duyumsadı. Hızla yükseldiğini hissediyor ama göremiyordu. Ezanı Muhammedi çınladı her hücresinde. Nurdan bir sarayda, nurdan bir şadırvanın önünde buldu kendini. Musluklardan akan su değil nuru muhammediydi. Kana kana abdestini aldı. Yudum yudum içti. Böyle bir şey tadmamıştı şimdeyece. Saflanmaya başlayan cemaatin arasına karıştı. Yanında, berisinde kim varsa hepsi tanıdık gibiydi. Kime baksa adı sanı aklına geliveriyordu. Ön saflara doğru, bakınca yüreği patlayacak gibi oldu. Bütün Nakşibend-i hazeratı mihrapta oturan peygamber efendimizin hemen arkasında saftutmuştu. Şeyhi el sallayarak yanındaki boş yeri gösterdi. Yanından geçtiği şahsiyetleri tanıdıkça ön safa ilerlemek eziyet haline gelmişti. O kimdi ki bu mübareklerin önünde namaz kılacaktı. Fıkhi olarak bir sorun değilse de bunca sene takındığı edebe aykırıydı. İçinden Allah’ım sen doğrusunu bilirsin. Şeyhim emretmeseydi bu küstahlığı yapmazdım, diye tekrarlıyordu.
Kılınmış hiçbir namaz böyle olamazdı. Her rükün ayrı bir ibadetti. Ayrı bir namazdı, bambaşka bir güzellikteydi. Hiç bitmesin istiyordu. Namaz bitip te cemaat dağılmaya başladığında yine görüşü kayboldu. İniş başlamış gibiydi ama daha yavaştı. Yer yer uzaktan da olsa bazı makamlar görünüp kayboluyordu. Yine her görülen makam kime aitse biliniyordu. Şeyhinin makamına geldiklerinde ilk kez konuştu. Dil ile değildi anlatılanlar. Canı gönülden her söyleneni her gösterileni nakşetti yüreğine. Kendisi gibi bir günahkarın, cahilin niye bu lütuflara mahzar olduğu da gösterildi. O zaman anladı ki, doğru insanlara hürmet etmiş, sabırla sadakat göstermişti. İbadetlerini aksatmamış,itaatle hizmet etmişti. Şimdide mükafatını görüyordu.
Kendine geldiğinde, şeyhinin kabrinin üzerinde yatmakta olduğunu fark etti. Hemen toparlanıp kendine çeki düzen verdi. Abdestini tazeledi. Saatine baktığında hayretler içinde kaldı. Neredeyse tehecüt vakti geçmek üzereydi.


SABAH EYÜP SULTAN

Birkaç kendinden geçiş haricinde hiç uyumamıştı. Sabah ezanını Eyüp sultanda dinlemişti. Gerçi hayatında beklide ilk kez dinlememişti de yaşamıştı. Ezanın ne olduğunu, ne demek olduğunu, ezanın sözlerde değil, makamda değil, güzel seste hiç olmadığını fark etmişti. Hemen hemen iki yıldır vaktinde değilse de namazlarını eksiksiz kılmaya çalışmıştı, ezanlar beklemiş, dinlemiş hepte anlamadığından, Arapça olmasından yakınmış durmuştu. Bu kez anlamıştı. Kalbinde, zihninde, ruhunda dinlemişti. Anlamından çok ötede hislerdeydi. Böyle bir davet, böyle bir çağrı beklemiyordu doğrusu. Kadınlar bölümünde namaza dururken de bir başka durmuştu namaza. o bambaşka davetin, bambaşka namazları kılınmıştı yüreğinde. Namazın sonunda hafız efendiyi beklerken de zamanın pek farkında değildi. Etrafının da. Sadece aksakallar arasından çıkıvermiş, ak ap ak sesi takip etmişti. Sadece camiinin avlusundan çıkarken sanki üzerine projektör tutulmuş gibi aydınlanmış, ap aydınlık adamı fark etmişti. Çok tanıdıktı ama daha önce hiç görmemişti. Sanki ordaydı ama yoktu. Takip etti sakin ölçülü ama süratli adımları. Dar sokaklar, yokuşlar. Bir biri üzerine yaslanmış duvarlar. Sonunda durdu.
“ Buyurunuz kızım. Evin hanımı sizi bekliyor. Allah yar ve yardımcınız olsun.”
DEVAM EDECEK....


This post first appeared on Bendedir Kalp Ilahi AÅŸk Yolunda..., please read the originial post: here

Share the post

GÖNLÜ TAHT ...b7 DEVAM YAZISI

×

Subscribe to Bendedir Kalp Ilahi AÅŸk Yolunda...

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×