Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

KardeÅŸimin Hikayesi

‘Kardeşimin Hikayesi’

Zülfü Livaneli’nin bu romanı Polisiye bir hikayeyi aşk ile buluşturan fakat aşkı sorgulamamıza neden olan roman sizi karmaşık bir hikayenin içine sokuyor.

Aşkın farklı bir yüzü, karanlık yüzü. Ama kitap kıpır kıpır.

Gerçekten sıkı roman.

Başladın mı, elinden bırakamıyorsun. Roman okumanın zevkine varıyorsun.

satırlarını yutarcasına okuyorsunuz.

Hikayeye de, farklı finaline de bayıldım. Çünkü hiç beklemiyordum.

Kardeşimin Hikayesi romanında olaylar İstanbul’un Çatalca ilçesindeki eski adı ile Podima olan Yalıköy’de geçiyor.  Sakin bu balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalının kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.

Not; Roman da geçen Sarılma maki nasını  Otistik olan, birçok kişi kullanıyor. Çünkü sarılmak ya da birisi tarafından kucaklanmak, kadın olsun erkek olsun insanın en büyük ihtiyaçlarından biri. Dokunamayan insanlar için böyle bir alet geliştirilmiş. Ve bu roman da ki kahramanımız otistik.

Dokunamama hastalığı olan, duyguları olmayan bir adam. Üzülmüyor, kıskanmıyor, korkmuyor, hiçbir şey hissedemiyor. Mesele, duygular mı? Duygularımız olmasa, hayat daha mı kolay olur? sorduruyor ama!

kıskançlık, öfke, sahiplenme, aşk, nefret, rekabet… Bunlar korkutucu elbette ve hayatı zorlaştırıyor. Milyonlarca gencin öldüğü dünya savaşlarında diktatörlerin egosu ne kadar rol oynamıştır düşünsenize. Ama duygusuz bir hayat da – bazı hastalar dışında- mümkün olamaz tabi.

Peki diyeceksiniz kahramanımız mutlu mu?

Bence değil ama mutsuz da değil. Çünkü üzüntü, ölüm acısı, aşk yaralanmaları, ego çatışmaları, kompleksler falan yaşamadığı için bedensel hazlara yönelik, bir hayat sürdürüyor. Ta ki masallardaki gibi bir öpücükle uyanana kadar.

Kahramanımız unutabilmek bir lütuf diyor.

Buna eminim.

Her şeyi hatırlayarak yaşayamayız, ancak unutarak yaşamı sürdürebiliriz. hayatımızdaki yaraları, ölüm acılarını, kalp kırıklıklarını, kötü bitmiş aşkları her an, her an hatırlasak ne hale gelirdik. ‘Unutabilmek’ bir lütuf. Bunun sayesinde hayata devam edebiliyoruz.

Aşk Nedir?  Kara sevda Nedir?

Kardeşimin Hikayesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair. Aşk, bazen insanı bulutların üstüne çıkarır ama bazen de denizlerin dibine batırır. İnsan duygularının en güçlüsü ve en tehlikelisi. Yazarımız  burada, ‘karasevda’yı anlatıyor. Yani trajik aşk; onsuz olamamayı, nefes alamama halini; bir varlığın öteki varlık içinde erimesini, her türlü hakarete aşağılanmaya rağmen vazgeçememesini, egoyu yok etmeyi, intihara veya cinayete sürüklenmeyi. Aşkın en yakıcı biçimi; kavuşamama üstüne kurulu zaten.

Ve son söz okuyun ve sorgulayın…




This post first appeared on Kadın Gazetesi Gülüşün Dünyası, please read the originial post: here

Share the post

KardeÅŸimin Hikayesi

×

Subscribe to Kadın Gazetesi Gülüşün Dünyası

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×