Eğer “Batı”, göçler ve göçmenler istemiyorsa; dünyanın geri kalanına musallat olmayı bırakmalıdır. Bugün yaşanan göçlerin neredeyse tamamı, Amerika ve Avrupa’nın eseridir. “Biz göçmen istemiyoruz.” diyerek kenara çekilemez, sömürüp altını üstüne getirdikleri ülkelerde yaşayan insanların sefaletinde sorumlulukları olduğunu reddedemezler.
Related Articles
Sonuç cümlesini, başta arz ettim. Çünkü artık karşılaşmaları gereken muamele budur. Batı, bir eli yağda bir eli balda; mutlu mesut yaşarken; ona o yağı ve balı sağlayan sömürdükleri milletler ve yok ettikleri dünya kaynakları, can çekişiyor.
Bu sayfada neler var?
Hiç eğip bükmeye gerek yok.
Dünyanın mevcut durumunun sorumlusu, başta Amerika Birleşik Devletleri ve onun kankileri konumundaki Avrupa ülkeleridir.
Neymiş efendim? “Düzensiz göç istemiyorlarmış.”
Pekala, o zaman dünyanın altını üstüne getirmeyi bırakın, bakın göç kalıyor mu?
Dünyayı en çok kirleten ülkeler listesinin liste başı ülkeleri, göç istemiyormuş!
Bugün, Hindistan sahillerinden İngiliz çöpleri çıktığını biliyor musunuz?
Amerikan arabalarının ve ısınma araçlarının saldığı sera gazı, Çin’e neredeyse eşit. Bu nasıl oluyor?
Ha, dur şimdi; Amerika’nın kurcaladığı diğer yaramazlıklar ayrı mesele….
Her önüne gelen ülkeye demokrasi götürmeden önce, oraya gizemli bir şekilde totaliter yönetimler gelen Amerika, dünyanın abisi mi? Ona sonra gelelim…
Göçler artacak mı?
İklim göçü, günümüzün en sıcak konusu ve biliyor musunuz? Henüz tam olarak Iklim göçü ile karşılaşmış da değiliz. Kürenin daha da ısınması ve iklimin ciddi değişiklilere uğraması nedeniyle 2050 yılına kadar, 200 milyondan fazla insanın göç etmeye mecbur kalacağı tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler web sayfasında, bunun, ciddi bir sorun ve gerçek olduğu beyan ediliyor. Bununla birlikte, uluslararası düşünce kuruluşu CFR, iklim değişikliğinin göçleri çok daha ciddi şekilde tetikleyebileceğinden söz ediyor.
Yani buradan çıkarılacak net bir sonuç var;
Yaşanamaz hale gelen ülke sayısı artıyor ve buna bağlı göç olasılığı da yükseliyor.
Bu bir “ilk” mi?
Elbette hayır. Konuya sadece “göç” olarak bakacak olursak, insanlık tarihinin göçlerle paralel ilerlediğini görüyoruz. Dolayısıyla, göç hadisesinin yeni bir kavram olduğunu söyleyemeyiz. Burada bakılacak olan, göçün ne sebeple olduğudur. Örneğin; binlerce yıldır göç etmemiş ve bir şekilde bulundukları yerde yaşayabilmiş Kuzey Afrika milletlerinin yoğun göç sebepleri nedir? Mexico’da Amerika’ya neden gidilmeye çalışıyor?
İlk bakışta konunun ekonomik olduğu yorumunu yapabiliriz. Afrika veya Mexico’daki yaşam koşulları ile Amerika ve Avrupa elbette aynı değil. Ama ölmeyi göze alarak göç etmeye çalışacak kadar zorunlu hale gelen şartlar neler? Neden bu insanlar ülkelerini bırakıp, ölüme yüzüyor…
Göçler Neden Oluyor?
Ezelden beri, göçler temel nedenleri ikiye ayrılır.
- Kaynakların ve çevrenin yaşam için elverişsiz olması
- Savaşlar ve diğer kitlesel olaylar
Büyük göçlerin ardından, MS.1000 itibariyle aslında dünya milletleri nihai yerleşim alanlarını bulmuş ve kitlesel göçler durmuştu. Türklerin de Anadolu’yu yurt edinip yerleşik hayata geçmesi, bildiğiniz gibi bu tarihlerde olmuş. Asya’nın çorak ve verimsiz topraklarından, göçen milyonlarca insan, kuzeyden Avrupa’ya ve güneyden Anadolu’ya yerleştikten sonra, küçük göçler dışında majör hareketler yaşanmamış.
Ta ki, sanayi sonrası dünyanın korkunç düzeni ortaya çıkana kadar.
Kaynak Savaşları
Sömürgecilik yarışı veya kaynak savaşı, adına ne derseniz deyin; gelişmiş savaş araçları ve taşıma araçlarını keşfeden batının dünyanın altını üstüne getirmeye başladığı tarihleri, bu civara odaklayabilirsiniz. Batı sömürdükçe büyüdü, diğerleri gitgide sefil hale geldi. Bu durumda elbette göç hareketleri başladı.
Batının çıkardığı iç karışıklıklarla boşalttığı alanlarda çevirdiği dolapları, hepimiz az-çok biliyoruz. Peki örneğin, elmas madenleri civarında yaşayanlar sizce ne oldu? Orada köle olarak çalışmaya razı mı oldu, yoksa büyük göçler mi yaşandı?
İkisinden de söz etmek mümkün. Ancak tabi ki, göçler daha fazla yaşandı. Hiçbir anne, çocuğunun henüz 7 yaşındayken elmas madeninde köle olmasını istemez. Kaçabilenler kaçtılar…
Beyaz adam, girdiği her alanda faciaya neden oldu.
Gemisinin uç kısmında, ufku gururla seyreden İngiliz amiral, Hindistan’ı ve çevresindeki tüm toprakları sömrürüyor olmanın gururunu verdiği resimde net bir şekilde gösteriyordu.
“Biz en iyiyiz!”
“Tamam, siz en iyisiniz de bundan bize ne?”
Diyemedi tabii ki Güney Asya. Boyun eğdi, sömürüldü…
Korsan hikayeleri, pek de hikaye değildir
Orta Çağın hemen ardından, tüm denizlerde korsanlar görülmeye başlandı. İlginç bir şekilde bu vandallar, halktan destek alıp İngiliz ve İspanyol donanmalarının canını sıkardı. Baya da sıkardı hani. Öyle ki; bir dönem İngilizler, güney denizlerinden çekilmeyi dahi düşündü.
Doğal olarak yerel halk;
“Kırk katır mı, kırk satır mı?”
ikileminden bir seçim yapmak durumunda kalıyordu. Sonra ne mi oldu?
Avrupalılar; Kaynakları taşımak yerine, kaynaklara gitmeye karar verdiler…
- Amerika
- Avusturalya
- Okyanusya
İşgal edildi ve Avrupalılar, buraya göç etti.
Hadi yüksek sesle söyleyelelim;
“Amerikalılar, Avusturalyalılar ve Yeni Zelandalılar; göçmendir.”
Göçmen istemeyen Trump’ın kendisi de göçmen…
Hiç lafı gevelemesinler. Amerika’nın kuzeyinin yerlileri Kızılderililer’dir. Bunun dışındakilerin tamamı, göçmendir. Hatta ihaleyi büyütüp, buradaki tüm beyazların düzensiz göçmen ve hatta istilacı olduğu kolaylıkla söylenebilir.
Topraklarına zorla girdikleri Kızılderilileri, bunlar yok etmedi mi?
Haaaa, şimdi; “Göçmen istemezük” demekte herhangi bir engel görmüyorlar. Neden?
Çünkü silah ve güç onlarda…
Sağda solda savaş çıkarıp, kendi şirketlerini yeniden inşa için bölgeye sokarak, yeni bir sömürge sistemi yaratan bu beyefendiler ve hanımefendiler, o sömürdükleri ve mahvettikleri coğrafyada hayatta kalamayanların, onların bölgesine girmesini istemiyor.
Ne güzel değil mi? Hadi biraz suyundan da koyalım…
İklim göçü nedir?
İsminden de anlaşılacağı gibi; iklim göçü, iklim koşullarının yaşanamaz hale getirdiği alanlarda yaşayanların, zorunlu olarak başka bölgelere göç etmesidir. Dünya hali hazırda bu sorunu derin olarak yaşamıyor. Şimdilik göçler daha çok savaşlar ve daha düşük profilli ekonomik nedenlerle oluyor. Ancak Birleşmiş Milletlerin Eylül 2023’te acil yaptığı acil kodlu toplantıda, iklim krizinin çok ciddi bir küresel göç nedeni olduğu konusunda fikir birliğine varıldı.
Tabii sadece fikir birliğine varıldı. Her zamanki gibi, herhangi bir çözüm üretilmedi. Beyefendiler ve hanımefendiler, çay çorba içip dağıldı.
Ne bekleniyor?
İklim değişikliğinin sonuçlarına dair farklı senaryolar var. Bunların en başta geleni, aşırı ısınma nedeniyle 20 ile 40 derece kuzey enlenmleri arasında yer alan bölgenin, yaşam için elverişsiz hale gelmesi geliyor.
Burası neresi mi?
ABD’nin 4’te 3’ü. Avrupa’nın güney ucundan Afirka’nın tüm kuzeyini kapsayan alan. Asya’nın güneyi. Çin’in neredeyse tamamı. Japonya’nın tamamı.
Kabaca bir nüfus hesabı yapılacak olursa, etkilenecek nüfusun dünya nüfusunun çoğunluğu olduğu görülebiliyor.
İkinici ve buna ek bir senaryo da, eriyen buzulların, deniz seviyelerini yükseltmesi. Bu durumda ortaya çıkacak yükselmenin, New York, Londra ve Amsterdam gibi şehirleri yutması ihtimalinden söz ediliyor.
Birleşmiş milletler, uluslararası iklim değişikliği paneli raporu, konuyu detayları ile açıklayan bilimsel ve kurumsal analizleri içeriyor.
Risk nedir?
Associated Press Yazarı Julie Watson, PBS’e verdiği makalede, Küresel iklim değişikliğinin hali hazırda, iklim göçünü tetiklediğini belirtiyor.
Mevcut mülteci sorununun sadece siyasi nedenlere dayanmadığı, artan bir iklim ve yaşam koşullarında belirsizlik durumunun söz konusu olduğunu belirten Watson, sorunun derinleştiğine işaret ediyor. CFR raporunda olduğu gibi, Birleşmiş Milletlerin de yüz milyonlar ve hatta milyarlarla ifade edilecek rakamlarda bir göç hareketinin söz konusu olmasından endişe ediliyor.
Elbette yukarıda faillerine müstahak olduğuna değinmiş olsam da, bu aslında çok ciddi bir sorun. Burada Amerika ve Avrupa’nın yaptıklarının bedelini ödemesine araç olarak, milyarlarca insanın yaşam alanlarını terk etmesi sonucunu hiçbirimiz istemeyiz. Kaldı ki, zaten göçmenler göç ettikten sonra huzura da ermeyecek. Korkunç koşullarda karşılanan ve gittikleri yerlerde de yaşam mücadelesi vermek durumunda kalan insanlar için en iyi dilek; hiç gitmemeleri olabilir.
Şimdi gelelim, “gitmemeleri mümkün olabilir mi?” sorusuna…
İklim Göçü Engellenebilir mi?
Batılı muhteşemlere soracak olursanız, silah zoruyla engelleyeceklerini düşünüyorlar. Her zamanki gibi, acayip medeni batı, medeni ateşli silahlarını kullanmayı bir seçenek olarak tutuyor.
Suriyeli göçmenlere çelme takan Çek muhabir, Afrika’dan lastik botla gelenlere ateş eden İtalyan sahil güvenlik, Meksika’dan gelmeye çalışanları akarsuya gömen Amerikan askeri; saymakla bitmez. Bunlar nasıl medeni, bilemezsiniz. Medeniyetten yapıyorlar hep bunları…
Köyleri kasırga nedeniyle yıkılanlara da aynını yaparlar mı?
Bilemiyorum…
İklim değişikliği ve küresel ısınma, bu şekilde devam ederse, engellenemez bir küresel göç durumu ortaya çıkacak.
Dünyanın gayri resmi abisi ABD, bu konuda hiç elini taşın altına sokmak niyetinde değil.
1950’lerde keşfedilen elektrikli otomobili, Elon Musk; “eh yeter be!” diyene kadar engelleyen bu abiler, dünyanın sıcaklık değerine birkaç derece etki ettiklerini kabul dahi etmiyor.
Brooking Enstitüsü, Amerikan devletinin bu konuda bir eylem planı uygulamaması halinde, sorunun çözümünün mümkün olmadığına işaret ediyor. İklim krizi göç ve mülteciler yazısında soruna değinen kuruluş, bu sayfada detaylı açıklama yapıyor.
Guardian yazarı Gaia Vince de İklim göçü yüzyılı yazısında, sorunun hiç de hafife alınamayacak büyüklükte olduğunu anlatıyor.
Çözüm önerileri neler?
Hemen kötü haberi vererek söze başlayalım.
Maalesef yarattığımız yıkımın, kısa vadeli bir telafisi olamayacağından söz ediliyor. Özellikle kirlilik nedeniyle ortaya çıkan su krizinin yönetilmesinin büyük ihtimalle kolay bir yolu yok.
Batılıları, artık göçü engellemek yerine, bunu yönetmekle ilgili planlar yapıyor. Maalesef başlayan domino etkisini durdurmak mümkün görünmüyor. Ancak süreci yumuşatmaya dönük eylemler söz konusu ki, bu durumda da göçün durması pek olası değil.
“Türkiye tutsun onları”
Oldu canım, çok akıllısınız siz…
Bütün Batı, bir araya gelmiş, Türkiye’nin mültecileri kendi sınırlarında tutmasını ve batıya bırakmamasını istiyor. Daha bugün Atina hükümeti, “Türklerle göç anlaşması yapmak istiyoruz.” demiş.
Neyi anlaşacağız?
Siz orada, hiçbir şeyi değiştirmeden ve katkı sağlamadan yan gelip yatacaksınız, biz mültecileri burada tutacağız öyle mi?
Tekrar soruyorum;
Suyundan da ister misiniz?
Ekmağanen yiyin, doymazsınız! Hep havyar, hep ıstakoz olmaz!!!
Nüfus kontrolü tartışması
Dünya ülkelerinin bazılarında, nüfus önemli bir kıymet olarak kabul ediliyor. Hatta pek çok ülke, nüfusunu artırmak için halka destekler dahi veriyor.
Ancak önemli bir grubun son yıllarda daha şiddetli biçimde dile getirdiği üzere, “dünya, bu nüfusu taşımıyor”. Bu çevrelere göre, insan nüfusunun artışı durmalı ve hatta dünya nüfusu 2 milyar civarında olmalı.
Bu gruba göre; zaten ısınma, kirlenme, kaynak yetersizliği ve göçlerin nedeni nüfus…
Ne kadar doğru? Siz karar verin.
İklim krizine karşı acil hareket planı
Amerika, Çin ve Rusya’nın üzerinde tam mutabakata vardığı tek husus; iklim krizini umursamamak!
Özellikle bu üçü böyle devam ettikçe, bu hareket planı da yalan olur gibi görünüyor…
Farkındalık ve bireysel çaba
Maalesef büyük ülkelerin hükümetleri, politik bekalarını kurtarmak için günü kurtarır. İklim krizini yok sayıp piyasanın etkilenmesini engeller ve kaynakları çılgınca harcar. Ortaya bir sorun çıkınca da, üzerini iyi bir boya ile boyayıp geçer. Yani maalesef örneğin; Amerikan hükümeti iklim krizi ile mücadele için çalışacak inancı, pek de gerçekçi değildir.
Bu durumda, insanlık, siyasete rağmen dünyayı kurtarmaya çalışmak durumundadır. Bireysel çabalarla iklim krizine karşı durmak ve çözüme minik de olsa katkılar sağlamak elimizdeki en etkili ve belki de tek çözümdür. Buna yönelik bazı fikirlerimi, İklim değişikliği sayfasında arz ettim.
Siz de fikirler geliştirip, konuya dair farkındalık oluşturmak için çaba gösterirseniz, sonuca biraz daha yaklaşabiliriz.