Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Internet Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Ve Hukuki Korunma

Makalede internet üzerinden yapılan saldırı, hakaret, kişilik haklarına tecavüz, yapılan paylaşım, haber ve görüntülerde  kişilerin haklarının korunması, dava açması, maddi ve manevi zararların giderilmesi için başvuracağı yollar ile tazminat davaları açma hakkının nasıl olacağı hangi mahemelere başvuracağı incelenmektedir.


İNTERNET YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI VE HUKUKİ KORUNMA

İnternet sitelerinde  yazı  ve  resim  yoluyla  kişinin  gerek şeref ve haysiyeti gerekse özel hayatı ve sırları ihlal edilebilmektedir. Elektronik gazetecilik, basılı olanlardan daha hızlı ve kolay şekilde okuyucuya ulaşabilmektedir. Başka amaçlarla oluşturulan web sitelerinde de kişilik haklarını ihlal edecek, özellikle reklâm amacıyla resmin yayınlanması gibi yayınların yapıldığı görülmektedir. Yine elektronik posta yoluyla da kişilik hakları kolaylıkla ihlal edilebilmektedir.

Kitle iletişim araçlarını denetleyen bir kamu otoritesi (RTÜK) olduğu gibi, özdenetim yapan sivil otoriteler de (Basın Konseyi) bulunmaktadır. Ancak, internet ortamında denetim yapan kamusal bir otorite yoktur. Zaten kamusal bir denetim mekanizması internetin doğasına aykırı bulunmaktadır. Sivil otorite ise belirli bir yere kadar özdenetim yapabilmektedir. Bu sebeple, internet ortamında sık sık rastlanan değişik hak ihlalleri ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir marka hakkında asılsız e-posta zincirleri, saygın bir kişi adına açılan ahlaka aykırı siteler, sohbet ve forum ortamlarındaki asılsız isnatlar, hakaretler, özel hayatı deşifre eden görüntü ve mesajlar hep internetin sağladığı kolaylıklarla yapılabilmektedir. Yine facebook ve twetter da internet üzerinden kişilik haklarının ihlalinin gerçekleştiği alanlar Olarak karşımıza çıkmaktadır.

İNTERNET HUKUK SÜJELERİ


Şeref ve haysiyeti ihlal edici nitelikteki bir açıklamanın internette yayımından sorumlu olan her kişinin genel hükümler çerçevesinde, söz konusu açıklama nedeniyle mağdura karşı sorumlu olacaktır. Bu nedenle bir web sayfasında okuyucu görüşleri için bir yer ayrılmış ise, buraya gelen mesajlar arasında şeref ve haysiyeti ihlal edici nitelikte olanlar açısından web sayfasını kontrol eden kişi sorumludur. Özellikle sahibi bilinmeyen bir web sayfası söz konusu olduğunda durdurma davasının, servis sağlayıcısına karşı açılması gerekmektedir. Servis sağlayıcıları kendi ana bilgisayarlarında bilgileri depoladıkları için, kişilik haklarını ihlal eden bilgileri oradan kaldırma imkânına sahiptirler. Sonuç olarak internetteki bir yayın üzerinde kontrol imkânı olan ve yayını engelleyebilecek teknik imkâna sahip olan her kişi (içerik sağlayıcısı, servis sağlayıcısı) kişilik hakkına yönelik her tecavüzü önlemek zorundadır.

İnternet Hukuku konusunda Türkiye’de yapılmış  en  önemli düzenleme ise 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen ve 23 Mayıs 2007 tarihinde  Resmî  Gazete’de  yayınlanan  5651  sayılı “internet Ortamında Yapılan   Yayınların   Düzenlenmesi   ve   Bu   Yayınlar   Yoluyla   işlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” dur. 5651 Sayılı Kanun’un   3.   maddesine   göre “içerik, yer ve erişim sağlayıcıları, yönetmelikle belirlenen esas ve usuller çerçevesinde tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak bulundurmakla yükümlüdür.” içerik sağlayıcısının sorumluluğu 5651 Sayılı Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiştir. Buna   göre   “içerik   sağlayıcısı,   internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur”.

“içerik sağlayıcı, bağlantı sağladığı   başkasına   ait   içerikten sorumlu değildir. Ancak, sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumludur.” 5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin e bendi erişim sağlayıcısını tanımlamıştır. Hükme göre “Erişim sağlayıcısı, kullanıcılarına internet ortamına erişim olanağı sağlayan her türlü gerçek Veya tüzel kişidir.”

Erişim sağlayıcısının sorumluluğu 5651 Sayılı Kanun’un 6. maddesinde düzenlenmiştir. “Erişim sağlayıcısı a) Herhangi bir kullanıcısının yayınladığı hukuka aykırı içerikten, bu Kanun hükümlerine uygun olarak haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak engelleme imkânı bulunduğu ölçüde erişimi engellenmekle; Sağladığı hizmetlere ilişkin, yönetmelikte belirtilen trafik bilgilerini altı aydan az ve iki yıldan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla; Faaliyetine son vereceği tarihten önce en az üç ay önce durumu Kuruma,  içerik  sağlayıcılarına  ve  müşterilerine  bildirmek  ve  trafik bilgilerine ilişkin kayıtları yönetmelikte belirtilen esas ve usuller uygun olarak kuruma teslim etmekle yükümlüdür. Erişim sağlayıcı, kendi aracılığıyla erişilen bilgilerin içeriklerinin hukuka aykırı olup olmadıklarını ve sorumluluğu gerektirip gerektirmediğini kontrol etmekle yükümlü değildir.”

5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin m bendi yer sağlayıcısını tanımlamıştır. Buna göre “Yer sağlayıcısı hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişilerdir.”

Yer sağlayıcısının sorumluluğu 5651 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenmiştir. Yer sağlayıcısı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten kural olarak haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân olduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.

5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin i bendi toplu kullanım sağlayıcısını tanımlamıştır. Bu Kanun maddesine göre “Toplu kullanım sağlayıcısı, kişilere belli bir yerde ve belli bir süre internet ortamı kullanma olanağı sağlayan” olarak ifade edilmiştir.

Toplu kullanım sağlayıcısının sorumluluğu16 5651 Sayılı Kanun’un 7. maddesinde düzenlenmiştir. Ticari amaçla toplu kullanım sağlayıcılar, mahalli mülki amirden izin belgesi almakla yükümlüdür. iznin  alınmasına  yönelik bilgiler otuz gün içinde  mahalli  mülki  amir tarafından Telekomünikasyon Kurumuna bildirilir. Ticari amaçlı olup olmadığına bakılmaksızın bütün toplu kullanım sağlayıcılar, konusu suç oluşturan içeriklere erişimi önleyici tedbirleri almakla yükümlüdür.

İNTERNET YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARININ İHLALİ VE KİŞİLİĞİN KORUNMASI


Kişiliğin dışa karşı korunmasına ilişkin hükümler Medeni Kanun’un 24 ve 25. maddelerinde düzenlenmiştir. 26. madde de ise adın korunması  düzenlenmiştir.

MK. m. 24’e göre “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”

İNTERNET YOLUYLA SALDIRILARDA KİŞİLİĞİN KORUNMASINI SAĞLAYAN DAVALAR


Kişilik haklarına saldırılarda önemli bir konu da internet ortamında gerçekleştirilen saldırılarda bunun tespit edilmesinin zorluğudur. Bu nedenle de haksız yayınların kaybolmaması için ve sorumluların tespit edilebilmesi için sulh hukuk mahkemesinden delil tespitinin istenmesi gerekmektedir. Örneğin, internetteki bir sitede; yakında (A) şirketinin gerçeğe aykırı biçimde çevreyi kirlettiği veya (A) bankasının hesaplarına girmek için şifre kırıcının dağıtılacağı duyurulabilir. Yayına henüz başlanmamışsa önleme dava açılır.

Bu dava, Medeni Kanun’un 25. maddesi ile kabul edilmiştir. Ayrıca fikir ve sanat eserlerine internette yapılan tecavüzlere ilişkin olarak da bu dava açılabilir. Ek olarak, reklâmlar veya ekonomik haberler yoluyla bir şirket ya da ürünü hakkında haksız rekabet yapılmasında bu dava açılabilir. Almanya’da verilen bir mahkeme kararında spam kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmiştir. Mahkeme, BGB m. 823 ve 1004’den kaynaklanan men ve tazminat taleplerini kabul etmiştir. Yine e- posta yoluyla reklâm yapılması hem kişilik haklarına tecavüz hem de haksız rekabet olarak değerlendirilmiştir. Oysa bu yolla kişilerin e- postalarına her gün spam, ideolojik mesajlar ya da reklam gönderilmektedir.

Türkiye’de de spamlara ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak MK. m. 24’e göre hukuka aykırı bir şekilde kişilik hakları ihlal edilen kimse korunma talep edebilir. Örneğin kadınların sorunlarının tartışıldığı bir foruma sürekli olarak aşk mektupları ve şiirlerin gönderilmesi kişilik haklarının ihlali olarak değerlendirilebilir. E-maillerin posta kutusuna ideolojik içerikli postaların gelmesi de kişilik haklarının ihlalidir. Günümüzde artık e- posta adresi de kişisel bir veri olarak kabul edilmektedir. Bu adresin yasal olmayan yollardan elde edilmesi de bir kişilik haklarının ihlali olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle kişilik hakları ihlal edilen kişiler MK. m. 25 ve devamı hükümlerinden yararlanabilirler.

Kişisel verilerin ele geçirilmesi yoluyla özel hayatın gizliliği ihlal edilirse, Medeni Kanun’un 24. ve Borçlar Kanunu’nun 49. maddeleri ile bu ihlali durdurmak ve tazminat elde etmek olanağı vardır. Ancak ihlal fiili gerçekleşmeden yani bunlar açıklanmadan verilerin korunması için veya bunlara ilişkin hapis cezası için özel bir düzenleme mevcut değildir.

Bu nedenle, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nın bir an önce yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Bu yasal düzenleme yapılıncaya kadar haberleşme hürriyeti ile ilgili 195 ve 200. maddeler arasında mektup, kapalı zarf, telgraf, telefon haberleşmesi ile ilgili hükümler kullanılabilir.

Ancak sağlıktan, haberleşmeye ve ticari hayatın değişik yönlerine ilişkin kişisel verilerin özel ve kamu kurumları tarafından elektronik ortamlarda tutulabilmesi, ülkeleri hem bu verilerin toplanma şekli ve yapısı ile ilgili kurallar koymaya hem de bu kuralların ihlali sonucu uygulanacak cezai yaptırımları açıkça düzenlemeye zorlamaktadır.  Adalet Bakanlığı bu çerçevede "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı" üzerinde çalışmaktadır. Ancak, bu özel kanun tasarısında genellikle idari nitelikte cezalara yer verme eğilimi benimsenmiş; cezai anlamda yaptırımlar Ceza Kanunu Tasarısının 193. maddesinden başlamak üzere 196. maddelerine kadar yerleştirilmiştir.

HUKUKA AYKIRI SALDIRILARIN NEDEN OLDUĞU ZARARLARIN GİDERİLMESİ SAĞLAYAN DAVALAR


Hukuka aykırı zararların giderilmesi sağlayan davalar özellikle tazminat davalarıdır. Tazminat davası, kişilik hakkına yapılmış saldırı sonucu ortaya çıkan zararın tazmini yönünde karar verilmesi istemiyle açılan bir alacak davasıdır. Alacak davası olduğu için de istisnalar dışında sadece zarar verene karşı açılabilir.

Maddi tazminat davası, internet gazete ve dergisindeki ya da internet üzerinden yapılan televizyon ve film şeklindeki yayınla   kişilik haklarına bir saldırı söz konusu ise, saldırıyı gerçekleştiren kişinin yine kusurlu bulunması durumunda açılır.

internet üzerinden saldırıya uğrayanın bizzat aldığı bazı tedbirler nedeniyle yaptığı masraflar da bunlar arasında sayılabilir. Yayın yoluyla oluşan maddi zarar, daha çok saldırıya uğrayan kişinin kar kaybı veya “yoksun kalınan kar” şeklinde ortaya çıkabilir. Burada olası servet kaybı şeklinde bir zarar söz konusudur. Haksız ve kasıtlı bir eleştiri yayını nedeniyle yapımcının eleştirilen müzisyenle olan anlaşmasını iptal etmesi, sözleşmelerin iptal edilmesi, bir doktorun cinsel bir hastalığı bulunduğuna ilişkin gerçek dışı bir açıklama sonucu müşterilerini kaybetmesi nedeniyle uğranılan kar kaybı örnek olarak gösterilebilir.

MK. m. 25 f. 3 hükmü maddi tazminatla birlikte manevi tazminat davasını da düzenlemiştir. Bu sebeple kişilik haklarına yönelik hukuka aykırı bir saldırı sonucunda bu saldırıya uğrayan kimse, saldırı dolayısıyla manevi bir zarara uğramış ise manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir.
Manevi tazminat davasında amaç haksız saldırıyı gerçekleştiren kişinin hukuk tarafından bir müeyyide ile karşılaşması ve de mağduru tatmin  etmektir. Bu  nedenle  manevi  tazminat,  verilişindeki  amacın gerçekleşmesini sağlayacak tutarda ve adalete uygun olarak belirlenmelidir. Manevi tazminat davası aynı zamanda BK. m. 49’da da düzenlenmiştir.

Manevi tazminat davasının şartları hukuka aykırı saldırı, kusur, zarar ve illiyet bağıdır. MK. m. 25 f. 4’e göre “Manevi tazminat istemi karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçemez.”37 Manevi tazminata ilişkin istem hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için esas olarak bu hakkın devredilmesinin veya mirasçılara geçmesinin söz konusu olmaması gerektiği belirtilmiştir.38  Belirtilmesi gereken bir diğer konu da manevi tazminatta hâkim bir miktar para veya başka bir tazminat şekline karar verebilir.

Koruyucu dava dışında tazminat davaları için bizzat içeriği sağlayan kişiye örneğin e-postayı gönderen veya web sayfasını hazırlayan    kişiye    dava    açılacaktır.    içerik    sağlayıcının    kimliği bilinmiyorsa veya ona dava açmak yararsız olacaksa, servis veya erişim sağlayıcısına da dava açılıp açılamayacağının tespiti gereklidir. Türk Hukukunda  özel  bir  düzenleme  olmamasına  rağmen ABD,  ingiliz  ve Alman Hukukunda kabul edilen esas Türk Hukuku açısından da genel hükümlere göre geçerli olacaktır. Buna göre MK. m. 25’te öngörülen davalar BK. m. 41’de kabul edilen esaslara göre yürütülür. Bu nedenle kişilik hakkı ihlalinde mağdura zarar vermişse bu zararı tazminle yükümlüdür.  internet  ortamında  sadece  erişim  sağlayıcısı  olarak  görev yapan başka bir ifadeyle başkasına ait bilgilere erişilmesi için köprü rolü üstlenen ve içeriği bilme imkânı olmayan kişiler sorumlu olmayacaktır.

İnternet ortamında yapılan saldırılar dolayısıyla da MK. m. 25’e dayanarak maddi ve manevi tazminat davası talep edilebilir. Kişinin bunu ispatlaması için ise gönderilen e-posta mesajını silmemesi ve bilgisayarında saklaması ayrıca bunu yazılı olarak da alması gerekecektir.

BAŞVURULABİLECEK  DİĞER YOLLAR

Düzeltme ve Cevap Hakkı

Düzeltme ve cevap hakkı42, AY. m. 32’de düzenlenmiş olan kişisel temel haklardan biridir. AY. m. 32’ye göre “Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir.”
Anayasanın bu hükmünden anlaşılacağı üzere kitle iletişim araçları ile yapılan saldırılar için öngörülmüştür. Bu hak aynı zamanda kişilerin manevi bütünlüğünü oluşturan varlıklardan şeref ve haysiyete karşı gerçekleşen gerçek dışı yayınlar hakkında söz konusu olmaktadır.43 ileri sürülen bir görüşe göre mirasçılar da bu hakkı kullanabilmelidir.

İnternet   yayıncılığı   yeni   bir   kurum   olduğundan   bu   konuda kanunlarda henüz cevap ve düzeltme hakkı konulmamıştır. Ancak saldırı içeren yayının önlenmesi ve yayının hâkime tespit ettirilmesi halinde mahkemeden ek bir karar alarak yapılan açıklama ve yayının doğru olmadığı yayınlatılabilir. Bu imkân Türkiye’de olan bir yayıncı veya site sahibi hakkında geçerlidir. Başka devletlerde bu yayının yapılması halinde kararı o ülkede tenfiz ettirip, başka bir ifadeyle Türk mahkemesi kararını götürüp oradaki bir mahkemede onaylatıp, uygulanmasını sağlamak gerekir.

Sadece basılı eserleri kapsayan 09.06.2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesinde cevap ve düzeltme hakkı düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. fıkrasına göre “Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.”

Basın Kanunu m. 14 f. 4 ve 5, 1. fıkrada belirtilen esaslara uyulmadığında nasıl bir yol izleneceğini göstermiştir. Buna göre “Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada belirlenen süreler içinde yayımlanmaması halinde yayım için tanınan sürenin bitiminden itibaren, birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde yayımlanması halinde ise yayım tarihinden itibaren on beş gün içinde cevap ve düzeltme talep eden kişi, bulunduğu yer sulh ceza hâkiminden yayımın yapılmasına veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu istemi üç gün içerisinde, duruşma yapmaksızın, karara bağlar.”

İnternet   ortamında   yapılan   saldırılara   karşı   da   bazı   yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğuna dair düşünceler bulunmaktadır. 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Yasası, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Yasa ve 5187 sayılı Basın Kanunu hükümlerinden yararlanarak yasa yapılabileceği belirtilmiştir. Web sayfasının sahibi, sayfada yayınlanan yazıyı yazanlarla birlikte kimlerin sorumlu sayılacağı tıpkı Basın Kanunu’ndakine benzer bir düzenleme ile düzenlenebilir. internet servis sağlayıcılarının hukuksal sorumlulukları ile içerik sağlayıcıların hukuksal konumu yapılacak kanunda açıkça gösterilmelidir. Yayından sorumlu olanların kimler olduğu belirlendiğinde, Basın Kanunu’nda olduğu gibi düzenlenecek bir beyanname verilmek suretiyle “kimin neden sorumlu olduğu” açıklığa kavuşturulabilir.

İnternet ortamında gerçekleşen bir haksız yayın gerçekleştiğinde söz konusu haksız yayının yapıldığı web ortamından yapılan bu yayımın düzeltilmesini de isteyebilecektir. Böylece haberin yayımının yanlış olduğu ilgili web ortamına giren kişiler tarafından öğrenilecektir. Ayrıca kişinin iş ve sosyal çevresinde internet ortamından yapılan yayımın haksız yayım olduğu hususu internet ortamı hariç diğer vasıtalarla (ilan, gazete vs.) da gerek görüldüğü takdirde duyurulabilecektir.

Açılan bu davada mahkeme kararının yayını da istenebilir. Mahkeme kararı ilanının hangi kitle iletişim aracında yapılacağı yolunda ise, Borçlar Kanunu’nda bir açıklık yoktur. Bir internet sitesinde yer alan ve manevi zarara yol açan yayının cezalandırılmasına dair kararın, başka bir kitle iletişim aracında yayınlanmasına da karar verilebilir.

Haklı Savunma

Kişiliğine karşı hukuka aykırı bir saldırıda bulunulan kimse, şartlar gerçekleşmişse, haklı savunma yoluna başvurarak bu saldırıyı bizzat defedebilir. Haklı savunmanın şartları hem Türk Ceza Kanunu’nda hem de Borçlar Kanunu’nda (BK. m. 49) düzenlenmiştir.

İnternetteki  bir  açıklamaya  karşı  meşru  müdafaa  haline,  ticari veya kişisel isim, ürün, marka, onur, saygınlık ve özel yaşamı ihlal eden bir yayın hazırlığı veya mevcut yayının devam etmesi hallerinde de rastlanabilir.   ilgililerin,   bu   yayını   ihtiyati   tedbir   yoluyla   yayının önlenmesi gibi, başka hukuksal yollarla derhal önleme olanakları yoksa bir başka yayın aracıyla, söz konusu yayıncının “yalan haber verdiğini” haberi veren kişi, kuruluş, yazar ve muhabirin “meslek ahlak ve bilincinden uzak olduğunu” belirterek olayın gerçek yüzünü kamuoyuna açıklayabilir. Ancak, karşı yayında kullanılan ibarelerin kişilik haklarını ihlal eden ilk yayınına göre daha ağır olmaması, en azından her ikisinin ağırlığının yakın olması gerekmektedir.

Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi bir tehlike karşısında kendini veya başkasını zarar tehlikesinden kurtarmak için savunma yapan, bu esnada saldırgana zarar veren kişilerin tazminatla sorumlu olmadığını belirtmektedir. Eğer kendisi ya da başkasını saldırıdan korurken üçüncü kişiler zarar verilirse, mahkeme bu tazminat miktarında hakkaniyet kuralına göre karar verecektir. Burada dikkat edilmesi gereken kullanılan karşı gücün, kişiliğe yönelik haksız bir saldırıyı defetme amacını taşıması; saldırıyı defetmeye elverişli olmasıdır. Başka bir ifadeyle saldırıdan daha ağır bir güç kullanılmayıp, saldırıyı defetmeye yeterli derecede kullanılmalı; var olan bir saldırıyı defetmek için güç kullanılmış bulunulmalıdır. Aksi takdirde sadece ceza indirilir.

Yetkili ve Görevli Mahkeme


MK. m. 25 f. 5’e göre “Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.” MK. m. 25 yetkili mahkemeye ilişkin özel bir düzenleme getirmiştir. Kişilik haklarına ilişkin saldırılara karşı açılacak olan tecavüzün önlenmesi davası asliye hukuk mahkemesinde görülür.

İnternet    ortamında    yapılan    saldırılarda    yetkili    mahkeme, davacının ikametgâhı dışında aynı zamanda web sitesi sorumlusunun yerleşim yeridir.
Yrd. Doç. Dr. Yasemin DURAK
Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 22, Sayı 1, Yıl 2014


This post first appeared on MutlakButlan.com, please read the originial post: here

Share the post

Internet Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Ve Hukuki Korunma

×

Subscribe to Mutlakbutlan.com

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×