Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

öpüşme

Öpüşmek yolu sevgiden geçen herkesin hayatında özel bir yere sahiptir. Bazen birlikte geçirilecek sonsuz anlara başlamak için uzatırız dudaklarımızı.Bazende yitip giden güzellikler ardından bıraktığımız bir veda busesi.

Peki Öpüşmenin Tarihi var mı?

Her şeyin bir tarihi var. Düşüncelerin, alışkanlıkların, doğaüstü varlıkların, gizlice sevdiğimiz, korktuğumuz şeylerin aşina olunan ama bilinmeyen tarihi.

Evrimsel biyolojinin babası Charles Darwin, 1872 tarihli kitabı İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi‘nde öpüşmeyi tanımlamıştı. Dudaktan öpüşme ile çeşitli ‘öpüşme benzeri davranışlar’ arasında önemli ayrımlar yapmıştı. Burun sürtmek gibi davranışların benzer bir amaca hizmet ettiğini ve modern romantik dudaktan dudağa öpüşmenin öncüsü olabileceğini belirtmişti.

Öpüşmenin kökenini araştıran bilim insanları, Hindistan’da, M.Ö.1500’lü yıllara ait bulgulara rastlamıştır. O döneme ait yazıtlar, birbirini koklayan ve birbirini nefesini çeken aşıklardan bahseder.

Gustav Klimt’ün ünlü tablosu Der Kuss (The Kiss)

Bilim literatürü ve araştırmalar detaylıca incelendiğinde, öpüşmenin ‘doğanın’, ‘yetiştirmeye’ iltifat ettiği harika bir insan davranışı olduğuna inanmamak çok zor. Bir başka birey ile bu şekilde bağlantı kurmaya dair doğuştan gelen bir dürtümüzün olduğu görülüyor; fakat yöntem, kültürümüzden ve toplumsal normlardan etkileniyor. Darwin’in 150 yıl önce gözlemlediği gibi, öpüşme benzeri davranışlar, evrimsel mirasımızın bir parçası gibi görünüyor; fakat bunları herhangi bir yerde ya da anda ifade ediş şeklimiz içinde bulunduğumuz toplumdan ciddi ölçüde etkileniyor.

Cyrano de Bergerac, bir tiradında çok güzel tanımlar öpmeyi:
Öpmek nedir ki?
Sevişmek mastarının gül pembe noktası…
Biraz kalpten koklaşmak,
Dudakların ucundan ruhu tatmaktır.
Bu kadar şairane bakınca edebiyatın kusursuz dilinde şahane bir tanıma varılıyor hiç kuşkusuz…
Öpüşmeyi bilimsel olarak incelemeye Filematoloji deniyor. Filematolojistler ise sadece öpüşmeyi biyolojik ve kimyasal olarak incelemiyor, aynı zamanda neden öpüştüğümüzü açıklamaya çalışıyorlar. Çalışmalar, öpücüğün tadı, sesi ve kokusunun etkisiyle, erkeklerin yüzde 59’unun, kadınların ise yüzde 66’sının ilk öpüşmeden sonra partnerlerinden uzaklaştığını gösteriyormuş. Öpüşmenin neden iyi hissettirdiği ise dudakların, parmak uçlarından bile hassas olmasıyla açıklanıyor
Viktoria Dönemi İngiltere’sinde tacizi ve “istenmeyen öpücükleri” önlemek için kadınlara ağızlarında iğne taşımaları uyarısı yapılırmış. Bu uyarı yazıları genelde trenlerde (tünellerden geçerken karanlık olduğu için) ve karanlık sokakların girişinde bulunurmuş.
Nörolog ve Öpüşme uzmanı, Ordinaryüs Profesör Onur Güntürk’ün yaptığı araştırma, Öpüşen insanların % 35 başını sola,%65’inin ise başını sağa çevirdiğini ortaya çıkardı.
III. Selim bir şiirinde ” Emsem Ol gonce lebin lalini canım diyerek”.
Efsaneler, edebi eserler ve sonrasında sinema, öpüşmeyi romantizmin sembolü haline getirmiştir.
Ve son olarak, Marcel Danesi’nin öpücüğün tarihi- Popüler Kültürün Doğuşu adlı kitabında, Cinselliği günahtan arındıran, mahrem kılan; alelade hikayeleri edebiyatın ve beyaz perdenin mendil ıslatan aşklarına dönüştüren sihirli bir gücü vardır öpücüğün.  Öyle ki değdiği yerde, Psyche ile Cupid’i, Romeo ile Juliet’i, Rhett Butler ile Scarlett O’Hara’yı, Tom Cruise ile Nicole Kidman’ı birleştiren “talihsiz âşıklar”



This post first appeared on Kadın Gazetesi Gülüşün Dünyası, please read the originial post: here

Share the post

öpüşme

×

Subscribe to Kadın Gazetesi Gülüşün Dünyası

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×