Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

“Fabrika mı! Hadi canım şaka mı bu?” Devrim’e karşı çıkan zihniyet şimdi de değişmedi!

Yerli Otomobil Togg Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “60 yıllık hayalin gerçeğe dönüşüne şahitlik ediyoruz” sözleriyle dün Gemlik’teki üretim bandından indi.

Türkiye’nin yerli otomobili Togg Erdoğan tarafından banttan indirildi:

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu Sabah Gazetesi’ndeki yazısında Togg’u yıllardır hazmedemeyip küçük gören zihniyetin 60’lı yıllarda Devrim için de aynı ideolojik düzlemde baktığını dönemin etkili olan kalemlerinden örnekler vererek anlattı.

Erhan Afyoncu’nun “Otomobil Sanayii’ne de her şeye olduğu gibi karşı çıkmışlardı” başlıklı yazısı;

1961’de Devrim otomobilinin yapılması sürecinde yoğun tartışmalar yaşanmış, bazı yazarlar bu fikri hayal olarak görüp otomobil yapılmasına karşı çıkarak dalga geçmişlerdi. Türk solunun önemli ideologlarından Doğan Avcıoğlu ise “Otomobil Sanayii Yerinde Bir Teşebbüs Değildir” diye yazmıştı.

1961 yılı yerli otomobil tartışmalarıyla başlamıştı. Gazetelerde yerli otomobili savunanlar ile bu yatırımı israf olarak görenler arasında aylarca süren tartışmalar yaşandı. Süleyman Âşık, “Bir Devrin Hikâyesi: Devrim Arabaları” isimli eserinde ilk otomobilimizin hikâyesini teferruatlı olarak anlatır. Otomobilin Türkiye’deki tarihini ise Turing tarafından yayınlanan üç ciltlik “Otomobil” kitabında bulabilirsiniz.

Türk solunun önemli ideologlarından Doğan Avcıoğlu, 23 Mart 1961’de Ulus Gazetesi’ndeki yazısında otomobil sanayiine şu satırlarla karşı çıkmıştı:

“BİNEK OTOMOBİLİ İMALİ MESELESİ, ÇOK DAHA UZUN YILLAR BEKLEYEBİLİR VE BEKLEMELİDİR”

“Türk otomobili yapacağız sözünün cazibesi aşikârdır. Bu söz milli hisleri okşuyor, insana gurur veriyor. Otomobil yapmak, kalkınmanın, sanayileşmenin ve hattâ medeniyetin ölçüsü sayılıyor. Bu sebepledir ki, sanayileşmenin henüz emekleme safhasında bulunan birçok az gelişmiş memleket, binek otomobili imalinin cazibesinden kendini kurtaramamıştır. Birçok Güney Amerika memleketi, Mısır, İspanya bu otomobil hummasının tipik örneklerini teşkil etmektedir…

Milli kaynakların otomobil sanayiine, özellikle binek sanayiine yöneltilmesi iktisadî bakımdan birçok halde, kaynakların israfından başka bir mana ifade etmemektedir… İktisadî verimlilik düşüncesini arka plana iterek kendi binek otomobillerini yapma yoluna giden Brezilya, Arjantin ve İspanya gibi memleketler, tipik yatırım örnekleri vermişlerdir. Akıl dışı çok aşırı bir himayeye rağmen yaşayacak halde değillerdir. Yani başka alanlarda verimli bir şekilde kullanılabilecek olan kaynaklar, inkâr götürmez şekilde israf edilmiştir…
Binek otomobili imali meselesi, çok daha uzun yıllar bekleyebilir ve beklemelidir. İlk bakışta akla gelen bu endişeler ve bazı az gelişmiş memleketlerin başarısız denemeleri, otomobil sanayii fikrinin yerinde bir teşebbüs olmadığı kanaatini vermektedir.”

“OTOMOBİL FABRIKASININ KURULMASI BİR HAYAL”

Yeni İstanbul Gazetesi sahibi Habib Edip Törehan da 27 Şubat 1961 tarihli köşesinde bu teşebbüsü hayal olarak görmüştü: “Bizim şahsi kanaatimize göre memleketimizde bir otomobil fabrikasının kurulması bugün için bir hayaldir… Son zamanların hâdiselerini takip edersek, otomobil sanayiinde büyük bir buhran olduğunu görürüz. Bu yüzden fiyatlar ücretlerin artmasına rağmen düşmekte ve yapılan otomobiller müşteri bulamamaktadır…

Bizde bugün ve yarın için otomobil fabrikasının kurulup kurulamayacağını düşünmek herhalde bir vakit kaybından başka bir şeye yaramayacaktır.”

Ayrıca Yeni İstanbul Gazetesi, 31 Ocak-14 Şubat 1961 tarihleri arasında “Türkiye’de Otomobil İmal Edilebilir mi?” diye bir anket düzenleyerek gelen görüşleri yayınlamıştı.
Türk-Amerikan Distribütörleri Derneği Başkanı Mehmet İsvan, “Hâlen memleketimizde bir oto sanayii kurulamayacağını gerek ilgililere gerekse bu iddiaları tahakkuk ettirmek isteyenlere teknik ve ilmi bir şekilde ispata hazırız… Bugünkü şartlar altında dünya piyasasına bizim oto ihraç etmemiz bir hayalden öte gidemez” demişti.

Burhan Felek ise 29 Mart 1961 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde otomobil imalatına şu satırlarla karşı çıkmıştı: “Bizde endüstri ‘montaj’dan ibarettir. Otomobil için de montaj atölyeleri kurmak düşünülüyorsa ona diyecek yok. Ama fabrika? Hadi canım şaka mı ediyorsunuz? Daha Türkiye’de otomatik vites tamiri eden atölye yok… Nereden aklımıza gelir böyle hikâyeler. Ben bunları işittikçe gıdıklanmış gibi oluyorum.”

31 Mart 1961 tarihli Milliyet Gazetesi’nde otomobil imalatı fikriyle dalga geçen bir yazı kaleme alan Çetin Altan şunları demişti:

DALGA GEÇMİŞTİ

“Rivayetlere göre biz de Türkiye’de otomobil yapabilirmişiz. Zaten otomobil yapmak öyle zor bir iş değildir. Alt tarafı dört tekerlek ve dört zamanlı motör prensibine dayanıyor. Otomobil yapmanın güçlüğü aslında farlarının camını yapmaktadır; öyle kavisli, bombeli, kristal camın yerlisi pek yok. Bir de belki dış lâstiklerini yapamayız. Kapısının tokmağını, vites kolunun topuzunu ve silecek takımlarını da pek yapamıyoruz ama, yapılıp gönderilmiş olanları, gayet iyi yerine takabiliyoruz…

Gerçekten de otomobil yapmalıyız. Gazozda henüz İtalya ayarında değiliz ama musluk ve toplu iğne imâlatında epey başarı gösterdik. El arabasiyle at arabasını da kusursuz şekilde yapıyoruz. Otomobil bunun bir adım ötesi… Uçak fabrikası gibi bir büyük fabrika kurarsın, otomobil yapmasan bile lehim, oluk, soba borusu gibi şeylerde büyük faydası dokunur. Yalnız Avrupa’ya gidip iyi bakmak gerek… Onlar nasıl yapıyorlar… İyi bakmalı iyi…

Gerçi atalar bakmakla yapmak aynı olsa, kediler kasap olurdu, demişler ama, biz kedi değiliz ki; baka baka bir gün elbet yaparız…”

DEVRİM OTOMOBİLİNİN HAZİN HİKÂYESİ

27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra Milli Birlik Komitesi, yerli otomobili gündemine aldı. Cemal Gürsel’in telkinlerine güvenen dokuz sanayici Türk firması, tek çatı altında toplanarak “Türkiye Makine Motorlu Vasıta ve Yardımcı Sanayi Birliği”ni kurdular. Sermayesi 250 milyon TL olarak hesaplanan bu müesseselerin kuracakları tesislerde, 3 binden fazla işçi çalışacak ve tesisler yılda 5 bin motor, 2 bin 300 traktör, 5 bin pulluk, 7 bin kamyon ve 3 bin cip monte ve imal edebilecek kapasitede olacaktı. Halk tipi otomobilin yüzde 80 aksamının yerli olmak üzere memleketimizdeki tesislerde imalinin mümkün olduğu; motor, makas, sac işleri ve seri imalat için montaj tesisleri bulunduğu ve meselenin etüt aşamasında olduğu açıklandı.

4 Mart 1961 tarihli Bakanlar Kurulu’ndaki toplantıya İTÜ öğretim üyesi ve Sanayi Bakanlığı Kurucu Heyet Başkanı sıfatıyla katılan Doç. Dr. Necmettin Erbakan, otomobilin gelecekteki iktisadi faydalarından bahsetmiş fakat yoğun bir görüş ayrılığı yaşanmıştı. Özellikle bakanlar konuyu hafife alıp alay etmişlerdi. Birkaç ay zarfında yurtdışında bakanlar nezdinde sürdürülen temaslar ve incelemeler, yerli sanayici ve firmalarla yapılan toplantılar neticesinde yerli otomobil imali lehinde bulunanların sayısı arttı. 16 Haziran 1961’de yapılan toplantıda, yerli otomobil yapılması kararı alındı.
Yerli otomobilin ilk etapta 28 bin liraya mal olacağı, seri üretime geçildiğinde maliyetin 20 bin liraya kadar düşebileceği hesap edilmekteydi. Ancak üretimde kullanılacak belirli bazı parçalar bir kereye mahsus olmak üzere yine dışarıdan getirtilecekti. Otomobil imali için Devlet Demir Yolları’nın Eskişehir’deki Cer Atölyesi’nin kullanılmasına karar verildi. Devrim, bir bakıma ABD ve Avrupa otomobillerinin senteziydi. 25 mühendis dört otomobil üretmek için yoğun bir çalışma içerisine girdi. Otomobillerden ikisi hedeflenen tarihlerde tamamlandı.

BENZİN BİTTİ

İki otomobilden Bej Renkli olanı n deneme sürüşü yapıldı, ancak siyah renkli otomobil için böyle bir zaman kalmamıştı. Otomobiller 28 Ekim gecesi buharlı lokomotifin vagonuna yüklenerek Ankara’ya doğru yola çıkarıldı. Bu siyah otomobil de başlangıçta açık renkliydi, ancak daha resmi bir görünüm kazansın düşüncesiyle siyaha boyanmıştı. Hatta vakit darlığından dolayı pasta ve cilası Ankara’ya giderken trende atılmıştı. Lokomotifler buharlı olduğu için herhangi bir kıvılcım sıçraması sebebiyle yangın çıkması ihtimaline karşı araçların benzin depoları boşaltıldı. Zaten demiryoluyla nakledilen vasıtalarda yanıcı madde bulundurulması yasaktı.

Araçlar 29 Ekim sabahı Ankara’ya indirildikten sonra benzin ikmali yapılması planlanmıştı. Ancak polis eskortunun hızla hareket etmesi yüzünden benzin ikmali yapılamamış ve doğruca TBMM’ye doğru yol alınmıştı. Bej renkli otomobili Yüksek Mühendis Şecaattin Sevgen, siyah otomobili Rıfat Serdaroğlu kullanmaktaydı. Deposunun çeyreğinden fazlasının dolu olduğunu düşünen Serdaroğlu, bu yakıtla Meclis’e kadar gidebileceğini hesap etmişti. Sevgen ise, korteje girdiklerinde önde giden ekipten benzin istasyonuna girmelerini istemiş fakat buna zaman bulunamadığı için doğruca Meclis’e gidilmişti.

Meclis’teki törenlerde Cemal Gürsel şeref kıtasını selamladıktan sonra Türk otomobillerinin bulunduğu kısma giderek Ankara Radyosu mikrofonuna şunları söylemiştir: “Bu eseri meydana getiren Devlet Demiryolları’nın kıymetli mühendis ve işçilerini tebrik ederim. Bir aşağılık duygusu ile bizde otomobil yapılamaz diyenler utansınlar. Hayır, işte bizde de otomobil yapılabiliyor.”

Bu arada yedekte bekleyen bej renkli Devrim’i kullanacak olan Şecaattin Sevgen, tören yerine kendi arabası ile gelen bir arkadaşının deposundan küçük bir damacana benzin alıp bej renkli aracın deposuna boşaltmıştı. Cumhurbaşkanı Gürsel, beraberindeki Başbakan Yardımcısı Fahri Özdilek, Bakan Orhan Mersinli ve Başyaver Binbaşı Kadri Erkek ile birlikte kendisine hediye edilen siyah otomobile bindi. Kendisi ön koltuğa oturdu. Araç, önceden planlandığı üzere Anıtkabir’e doğru yol almaya başladı. Atatürk Bulvarı’na gelindiğinde Cemal Gürsel, Serdaroğlu’na, “Dönelim, iki araba birden gidelim” dedi. Bunun üzerine Serdaroğlu geri dönmüş ve Meclis’e doğru hafif yokuşa geldiği sırada araba önce öksürüp ardından da durmuştu. Gürsel ne olduğunu sorduğunda Serdaroğlu, “Benzin bitti herhalde Paşam” diye cevap verince, otomobilden inen Gürsel Paşa etrafını çeviren gazetecilere, “Batı kafasıyla otomobil yapıyoruz, Şark kafasıyla içine benzin koymayı unutuyoruz” dedi.

TOGG açılışında Kılıçdaroğlu’nun yeniden gündeme gelen o sözleri;

Durumu öğrenen Sevgen, bej renkli Devrim’le olay yerine gelerek Gürsel’i ve maiyetindekileri araca aldı. Cumhurbaşkanı Gürsel, arabada benzin bulunup bulunmadığını sorunca Sevgen, “Evet Paşam, bir miktar koyduk” cevabını verdi. Sonra yolun iki tarafını dolduran halkın coşkusu arasından geçerek Anıtkabir’e yöneldiler. Şecaattin Bey, Anıtkabir’e ulaşınca bej renkli aracı görevlilere teslim etti. Bu arada siyah renkli Devrim’e benzin ikmali yapılmış ve o da Anıtkabir’e gitmişti. Ardından iki otomobil Hipodrom’da geçit törenine katıldılar. Siyah Devrim, merasim geçişinde devamlı az gazda yavaş ilerlediği için su kaynattı.

ÜRETİME GEÇİLEMEDİ

Arabalar da 30 Ekim’de Ankara Garı’nda açılan sergide halka arz edildi. Öbür taraftan Eskişehir’de çalışmalar sürdürülmüş, diğer iki otomobilin donanımı da tamamlanmıştı. Devrim otomobili basında ve kamuoyunda büyük heyecan yaratırken, Ankara’nın gündeminde fazla tesir bırakmadı. Yerli otomobil konusu gündemden uzaklaştı ve seri üretime geçilemedi.

KAYNAK: SABAH – ERHAN AFYONCU
Oy Verin !

The post “Fabrika mı! Hadi canım şaka mı bu?” Devrim’e karşı çıkan zihniyet şimdi de değişmedi! appeared first on Yardım Haberleri.



This post first appeared on Ra Dijital Medya Ajansı, please read the originial post: here

Share the post

“Fabrika mı! Hadi canım şaka mı bu?” Devrim’e karşı çıkan zihniyet şimdi de değişmedi!

×

Subscribe to Ra Dijital Medya Ajansı

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×