Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Çözüm


Andre Kertesz - Chez Mondrian
Umut hala soluk soluğaydı. Islak elini montunun cebine soktu, kuruladı. Hızla ayakkabılarını giydi. Sokak kapısını açtı. Durdu. Soldaki vestiyerle göz göze gelmişti. Ender’in şapkası, yanında pardösüsüyle ona bakıyordu. O Kadar özenli duruyorlardı ki onları aynı şekilde yerleştirmek için dakikalarca uğraşmak gerekirdi.

“Biz olamayız.”

En iyi arkadaşının biraz önce anlattıklarından aklında kalan tek şey buydu. Ender, hayatının kızıyla buluşmaya gitmiş. Randevu yerine her zamanki gibi yarım saat erken ulaşmış. Ayşe’nin sevdiğinden, büyük pembe bir gül almış ve gülümseyerek onu beklemeye başlamış.


Ayşe, gelir gelmez, “Biz olamayız.”, diyerek onu terk etmiş. Başka bir şey demeden uzaklaşmaya başlayan sevgilisinin ardından bakarken ağzından anlamlı bir ses çıkaramadığına kızıyordu. Tek yapabildiği, Ayşe’nin ensesinden süzülen fuların ahenkli hareketlerini izlemek olmuş.

Sonra karnı ağrımış, eliyle üzerine bastırmış. Saate bakmış, dörde geliyormuş. Sekizde televizyonda başlayacak maça kadar işi olmadığını düşünmüş. Elinde tuttuğu çiçekle kaldırımın ortasında kalakalmış. Eve yönelmiş. Otobüsle on dakikada geldiği yolu kırk dakikada yürümüş. Apartmanın kıvrılan merdivenlerinden çıkarken basamaklarda yavaşlamış ve o yorgunluğu bir daha üzerinden atamamış.

Başka biri olsa üç yıldır beraber olmalarına rağmen Ender’in ona bu kadar bağlı olmasına şaşardı. Ender’i herkesten iyi tanıyan Umut içinse bu durum gayet normaldi.

Bir keresinde, Bodrum’da yaptıkları ilk tatilde, Ayşe’ye bağlandığını anlatmıştı. Ayşe’nin rahat, özgür, dağınık olması ona başta değişik, sonra çekici gelmiş. Otogarda önceden bilet aldığını söylediğinde bile Ayşe’nin, “Niye ki?” diyerek şaşırmasını, gülerek anlatmıştı.

Ender yarım saat önce, orada olmayan Ayşe’nin gözlerinin içine bakarak, “Olmuşuz işte. “BİZ” olmuşuz, sen kendin söyledin.”, diyerek ağlamıştı.

Sokak kapısı açık olmasına rağmen apartman boşluğunun hovardalığı evin dinginliğine giremiyordu. Umut’un önündeki sehpanın üzerinde içeri gelenlere gülümseyen bir çiçek duruyordu. Pembe, plastik. Kapıdan girenlere ayrım yapmaksızın “hoşgeldin” diyen, Ender’in kimbilir hangi saçma sapan dükkandan satın aldığı basit, değersiz bir çiçek. Umut, defalarca önünden geçtiği halde, ona daha önce hiç görmemiş gibi baktı. Çiçek canlı olsa bu kadar etkili olamazdı.

Pişman oldu. Üzerindeki yükü kaldıramayarak aniden dizlerinin üzerine çöktü.

Çözülmesi gereken bir konu oldu mu, “Bir bakalım” derdi Ender. Düşünmek için zaman isterdi. Düşünür, çalışır ve sonunda da bir çözüm bulurdu. Ama bu kez sorun onun boyunu aşıyordu. Çok sevdiği kadını geri kazanmak için yapabileceği her şeyi yapmıştı. Ayşe’yi tekrar kendine aşık etmek, başkasına aşık olmak, onu unutmak, ya da... Yollar tükenmişti. “Diğer adamı öldürmek” seçeneği, Ayşe’nin Umut’tan sonra başka bir erkek arkadaşı olmaması nedeniyle boşa çıkmıştı. Ender sonunda pes etmiş ve Umut’tan yardım dilenmişti.

Dönerek yukarı çıkan apartmanın mermer merdivenlerinin soğuğu paspasa kadar geliyordu. Diklik burada düzleşiyor, içerinin ferahlığıyla kayboluyordu. Giriş sımsıcak ve huzurluydu.

Umut, elini cebinden çıkardı. Kuruyan kanlar yüzünden astara yapışan elinin üzerinde iplik parçaları vardı. Ender olsa, iplikleri önce düzeltir, sonra temizlerdi, diye düşündü. Acıyla gülümsedi.

Ender’in ince, titiz hesapları sonucunda en iyi arkadaşı sigorta şirketinden yüklü bir para alacak, eski sevgilisi de vicdan azabı duymayacaktı.

Umut, dışardakini buyur eden, içerdekini dışarı salmayan çiçeğe tekrar baktı. Çiçek de ona baktı.

Ayağa kalkarak kapıyı içeriden kapattı. 


This post first appeared on FACICIK, please read the originial post: here

Share the post

Çözüm

×

Subscribe to Facicik

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×