Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Mevlana ve Åžems

Mevlana gün geçtikçe Şems'in ateşinde yanıp eriyor, ve O'na:

"Senin avucunda ağaçlar, bağlar, bahçeler görüyorum. Cana can katan derya gibi geniş, berrak su görüyorum. Öyle ağaçlar var ki kökleri çok derinde demiyorum; ama dalları Sidret-ül-Münteha'yı geçmiş, gölgeleri, yeşillikleri pek hoş..." diyordu.

O ne derse yapıyor, her hareketinde Şems'e uyuyor, O'na gazeller söylüyordu:

"Bu gün Ahmed benim, ama dünkü Ahmed değil.
Bu gün Anka benim, ama yemle beslenen kuşçağız değil.
Ene'l Hak kadehiyle bir yudum içen sızdı hak şarabından,
Şişelerle, küplerle içtim ben sızmadım.
Ben sultanların aradığı sultan, ben hacetler kıblesiyim.
Gönül kıblesiyim ben. 
Ben Cuma mescidi değilim, insanlık mescidiyim ben.
Ben saf aynayım, sırrım dökülmemiş paslanmamışım.
Ben kin dolu bir gönül değilim, Tur-i Sina'nın gönlüyüm ben.
Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum, benim sarhoşluğumun sonu yok.
Tarhana çorbası içmem ben, can yemeği yerim, içerim çan şerbeti.
İşte sararttı seni bir gümüş bedenlinin özlemi, altın haline geldim artık.
Sen altına aşıksın, altın benim rengime aşık.
Gönlü saf sufiyim ben,
Benim tekkem alem, medresem dünya benim.
Değilim abalı sufilerden.
İşter yakarış eri ol sen, meyhane eri istersen, bundan sanki ne çıkar.
Yok Cumartesi imiş, yok Cuma imiş, bence ne farkı var.
Gerçeğin tadını alan er,
Ne altına aldırış eder, ne kalender tacına bakar.
Ne tasası vardır, ne kini.
Ey Tebrizli Hak Şemsi,
Yüzünü göstermeseydin sen, yoksul çaresiz kalırdı kulun,
Ne gönlü olurdu, ne dini..."

Faruk Dilaver / Şems


This post first appeared on FARUK DÄ°LAVER KÄ°MDÄ°R ?, please read the originial post: here

Share the post

Mevlana ve Åžems

×

Subscribe to Faruk DÄ°laver KÄ°mdÄ°r ?

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×