İlk yazıda biraz eskilerden başlayacağım. Dünya gaz ve toz bulutuydu. 4,5 milyar yaşındaki dünyamız insan türü için bilinen tek yaşam alanı. Varsa, diğer türlerin nerede yaşadığını bilmiyoruz zaten. İnsanoğlunun 50.000 yıllık tarihi içinde konut anlayışında çok değişiklik olduğunu belirtmeye sanırım gerek yok.
Fakat mağaradan gökdelenlere uzanan yolda konutun temel işlevinin aynı kalmıştır: “güvenli bir ortam”.
Bugün dünyada yaşayan 7.263.318.459 kişi başını sokacak bir çatıya ihtiyaç duyuyor ve insanların yarısı çatısını sadece 6 ülkede (Çin, Hindistan, Pakistan, Endonezya, ABD, Brezilya) arıyor. Dünyamızın sınırları belli, üzerinde ikamet edilebilecek kara parçaları da. 510 milyon metrekare yüzölçümüne sahip yerkürenin %30’u karadan oluşuyor. Bu da yaklaşık 149 milyon metrekare eder. Yaşam alanı çok sınırlı olan kutupları çıkardığımızda bu alan biraz daha azalıyor. 8,7 milyon canlı türünün ev sahibi gezegenimizde yuvasını çimento ve demir kullanarak yapan tek türüz.
Makao |
Grönland |
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde güvenlik bölümünde sıraladığı barınma, önemini hiç yitirmeyecek bir konu olarak hep gündemde kalacak.
Afrika'da bir ev |
John Travolta'nın evi |
Dünyadaki hane sayısının 1,5 milyar civarında olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizdeki hane sayısı 19,5 milyon. Talebin aralıksız yükselmesine rağmen dünyada ev sahipliliği oranı ise giderek artıyor. Hane halklarının üçte ikisi kendi konutunda oturuyor. Türkiye’de de oranlar pek farklı değil.
Kowloon Walled City |
Peki, ortalama ömrün arttığı, gelirin yükseldiği, hane halkı sayısının küçüldüğü, 2050 yılında 9 milyarın üzerinde kişinin konut ihtiyacı nasıl karşılanacak? Yükselen konut fiyatları karşısında yeni finansal çözümler çıkacak mı? Hayalimizdeki eve ulaşmak için neler yapmalıyız?
Aklıyla ortaya çıkan sorunlara çözüm bulan insanoğlunun konut sorununa getirdiği yenilikçi çözümleri görmekten keyif alacağımıza inanıyorum.
Söylesene, bir ev ne zaman ev olur?
Tuğlaları döşeyip, boyayı çekince mi?
Yoksa çayı demleyip, perdeleri çekince mi?