Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Modern çağın evliya çelebisi olabilmek

Tarihin en büyük gezginleri

Nasıl gezmeli?

Evliya Çelebi, Marka Polo, İbn Battuta ve diğerleri. Bu seyyah ve gezginlerin hatıralarını okuyunca mest oluyor insan. Tabi heves etmeden de geçemiyor. Onlar gibi gezemeyiz biz. Dağları, taşları, ovaları geçtiler, denizleri, nehirleri aştılar. Göçebe yörükler gibi konup göçtüler. Yürüdüler, dere tepe düz gittiler. Nasip kısmet değilmiş bizlere onların yaptığı geziler. 1950’lerde gördüğümüz İstanbul ile 1970’lerde 90’larda gördüğümüz İstanbul bir değil. Sadece İstanbul değil, Ankara’da Konya’da Kayseri’de Erzurum’da Horosan’da Buhara’da Roma’da bir değil. Son gördüğünüz Sivas ile şimdiki aynı değil. Onların kulağı kesikti. Gözü açıktı. Hafızası keskin, zekası sağlamdı. Gittiği yer ile ilgili tasviri, betimlemesi bambaşkaydı. Bir de gittikleri mekanlar doğal güzellikleriyle bakir olunca şimdi keyifle okuduğumuz seyahatnâmeler, gezi yazıları çıktı ortaya.

Modern Çağın filozofu: İlber Ortaylı

İlber Ortaylı’ya göre nasıl gezmeli

Bir şehri gezmek emek ister. Okuyacaksınız, harita bakacaksınız, notlar alacaksınız, fotoğraf çekeceksiniz ve defter tutacaksınız.

Prof. Dr. İlber Ortaylı

diyor. Haklı mı evet sonuna kadar. Bir yeri gezmeden önce oraya gitmeden bir harita ve seyahat rehberi almak lazım. Oraya gitmeden haritadan gideceğimiz yeri incelemek gerek. Bu konuda şanslıyız online haritalarda şehir rehberi ve turlarla ilgili tüm detaylar var. Gezerken notlar tutmak( ki gezeceğiniz yer ile ilgili önceden araştırma yaptıysanız canlı canlı gezerken aklınıza yazılası fikirler/ilham gelecektir.) gezdiğimiz yerleri, anıları fotoğraflamak ve bu fotoğrafları saklamakta önemlidir. En son tüm bu birikimleri ince bir blog defterinde toplayıp üzerine gittiğiniz yeri ve tarihi atarsanız hem gezdikçe elinizde güzel bir gezi rehberi arşivi olur. Hem de uzun yıllar sonra açıp o yer ile ilgili nostalji yapar anılarınızı hatırlayabilirsiniz. Bir de size aynı yeri gezen aile, eş dost ve arkadaş çevresiyle ortak keyifli sohbet konusu imkanı sunar. Farklı insanların, rehberlerin gözünden ortak gezdiğiniz yerlerde gördüğünüz farklılıkları paylaşmış olursunuz.

Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?

Tavuk yumurta sorusu kadar kadim sorulardan biri de çok gezen mi çok okuyan mı sorusudur. Aslında cevabı çok önemli değildir. Gezerken sadece tarihi yerleri, müzeleri ya da plajları, denizleri turistik ve doğa güzelliklerini gezmeyin. Gezdiğiniz yerin arka sokaklarına, pazarına dalın. İnsanların arasına karışıp farklı şehirlerin, caddelerin sokakların ruhunu hissedin. Bu nedenle arabadan inin. Sokaklarda yürüyün. Toplu taşımaya binin semtin, evlerin arasında dolaşın. Ardından dinlenirken 1-2 saat kitap okuyun ve tüm gezi tecrübelerinizi not defterine dökün. Böylece çok gezen mi bilir çok okuyan mı? sorusunun cevabını her ikisini yapan biri olarak verebilirsiniz. Sadece çok gezmek yetmez gezide çok okumakta lazım. Gezdiğiniz şehirle ilgili kitaplar, dergiler rehberler okumanız gerekir. Gezi sonrası not almayı unutmayın. Sonuçta insanız. Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür nihayetinde. Gezi notları tutarken pratik olmalısınız. Not tutarken başlangıçta hızlı pratik not kağıtlarına notlarınızı alabilir sonra bunları kalıcı olan ajandalarınıza geçirebilirsiniz.

Anadolu’da nereleri gezmeli?

Gezerken şu yaşta bilmem kaç yüz tane ülke ve şehir gezeceğim ölmeden önce gezilecek yerleri bitireceğim diye kendinizi şartlandırıp sıkmayın. Çok gezip beyhude dolaşıp sadece gezi blogu doldurmak için instagramda fotoğraf paylaşmak için gezmeyin. Ömrünüz boyunca gerekirse 10 yer gezin ama yukarıda bahsettiğimiz gibi dolu dolu hakkını vererek gezin. Gezi işi aceleye gelmez.

Anadolu’yu gezmeye nerden başlanır?

Gezmeye önce medeniyetin doğduğu uygarlıkların beşiği Anadolu’dan yani kendi topraklarımızdan başlayın.

Anadolu’da gezilecek hatlar İstanbul’dan başlarsınız. İstanbul kendisi başlı başına rehberle planlı gezilecek şehrimizdir. Ne de olsa Napolyon’un dünyanın başkenti olma payesi verdiği bir şehirdir. Sonra Ankara’ya geçilir. Ardından Çorum, Boğazköy, Alacahöyük, Kapadokya, Niğde, Adana, Antakya, Antep, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Midyat, Van, Ahlat, Malazgirt, Doğubeyazıt, Kars, Erzurum ile bitirebilirsiniz. Sivas-Erzurum hattını doğu ekspresi kullanarak gezi keyfinizi 2’ye katlayabilirsiniz. Karadeniz ve Akdeniz hattı turistik gezi kapsamında rehber ile gezilebilir. Özellikle Aydın’dan başlayıp Antalya sınırlarında son bulan 800 kilometrelik kral yolu ve Elmalı-Korkuteli hattı planlı ve detaylı gezilecek en önemli Anadolu gezi rotalarından. İzmir, Bergama, Ayvalık, Edremit, Balıkesir, Çanakkale, Osmanlı’nın tohumlarının atıldığı Bursa, Eskişehir, Afyon, Göller Yöresi, Isparta, Denizli, Uşak, son olarak şehzadeler şehri Manisa hattı da en güzel Anadolu gezi rotalarındandır.

Ortadoğuda geziye nerden başlamalı, nereleri gezmeli?

Anadolu turunu bitirdikten sonra Tebriz, İsfehan, Tahran, Yezd hattı gezebilirsiniz. Ardından Mezopotamya’nın kadim şehirleri Halep, Şam, Kufe, Basra, Bağdat, Musul, Petra, Kahire, İskenderiye, Petra ve nihayetinde Kudüs gezilebilir. Sonrasında Semerkand, Buhara, Horasan, Taşkent, Kabil, Fergana, Nişabur, Belh, Tirmiz, Herat gibi Maveraünnehr coğrafyasından Moskova’ya ardından St.Petersburg ve Leningrad Yareslav, Novosibirsk ve Yekaterinburg gezilebilir. Özellikle Volga kıyısındaki şehirler güzeldir.

Dikkat ettiyseniz mümkün mertebe başkent şehirlerini saymadık. Başkentler genellikle siyasi ve askeri tarihe göre şekillenmiş ve değişmiş olduğu için başlı başına başkent şehir gezileri kapsamında tur ve rehberle gezilmesini tavsiye ediyoruz.

Batıda elbette tüm batı dünyasının kendine mirasçı olarak gördüğü Roma ile başlanabilir. Floransa, Siena, Venedik, Cenova, Sicilya ardından antik yunan medeniyetinin şehirleri ardında Split, Dubrovnik, Sarajevo, Belgrad, Ohri, Priştine, Selanik, Silistre, Mostar, Prizren, Manastır, Üsküp, Tiran, Filibe, Sofya, Gümülcine, İskeçe, İşkodra gibi ecdad mirası balkan şehirlerini gezebilirsiniz. Oradan Viyana’ya, ardından trenle Fransa’ya inip Montpellier üzerinden Barcelona’ya katalonların kadim şehrini gezebilirsiniz. Oradan başkent Madrid üzerinden aşağıya doğru Toledo, Valencia, Cordoba, Sevilya, Granada (Gırnata) Malaga, Cadiz ve Cebelitarık ile Avrupa gezinizi sonlandırabilirsiniz.

Tıpkı doğuda olduğu gibi Moskova, Lizbon, Madrid, Kopenhag, Tallinn, Helsinki, Stokholm, Reykjavik, Riga, Vilnius, Oslo, Minsk, Sofya, Prag,  Budapeşte, Kişinev, Varşova, Bükreş, Bratislava, Kiev, Berlin, Viyana, Brüksel, Londra ,Paris, Amsterdam, Dublin, Bern ,Vaduz, Lüksemburg, Monako gibi batı başkentlerini de ayrı bir gezi kategorisinde olması gerek diye düşünüyorum.

Tabi ki her yerin apayarı güzelliği var. Her kavim her millet kültürüne farklı şekillerde sahip çıkmış. Kimi reddi miras yapmış kimi sahiplenmiş. Kimisi modern çağlara yenilmiş. Gerçekten de araplar ve orta asya devletleri şehirlerini, kültürel miraslarını korumuşlar. Kalabalık şehirleri tarihi şehirlerin dışına uzağına kurmuşlar. Elbette dışardan müdahale olmadığı müddetçe. Batılılar ve Amerikalılar’da onlarda sonra şehirlerini koruyan toplumlardan. Bu konuda biz yine en son sıralardayız.

Son olarak İstanbul’u ben çocukluktan beri dolaşırım. Adım, adım, sokak, sokak dolaşır, gördüğüm evlerden konaklardan anıtlardan insanlardan ufacık detaylardan envanter çıkarırım. Esas gezilerim 1960’larda başladı. Aşık olduğum İstanbul’u sokak sokak cadde cadde ev ev gezdim. Karaköy’den çıkar bir başıma eski İstanbul’a Suriçi’ne yürürdüm. Bir şehir ancak böyle gezilince ruhuna nufüz edileceğini düşünürüm. Bu anlattığım şekilde İstanbul’u gezmemin sayesinde bugün yitip gitmiş bir şehri öğrenmiş ve bu şehri kitaplarımda anlatmış oldum. İstanbul’u gezip görüp anladığım için Anadolu’da Roma mimarisinde Suriye’de Lübnan’da tüm Akdeniz havzasında gezerken daha bilgili ve bilinçli bir gözle gezdim.

Prof. Dr. İlber Ortaylı

İlk kez 1948 de geldiğim İstanbul ile şimdiki arasında çok fark var. 1960’dan evvelki Suriçi İstanbul sadece mimari dokusuyla değil ahalisi, insanı ile de İstanbul’du. Sakinlerin kendine has bir dili nezaket ve zerafeti vardı. Konaklar, Ahşap evler, Dar sokaklar, Sofalı Cümle Kapılı Evler hepsi birer birer gitti. İstanbul’u yıkan göç ve çarpık kentleşme oldu. Maalesef yeni gelenler asıl olan İstanbul’luları da İstanbul’u da yok etti. Kaçırdı. Şimdi o yeni gelenler de kaçıyor oraya buraya.

Yine de insanı derinliğe, inceliğe ve ruha kavuşturan şehirler vardır diyor İlber Hoca. Bunlar İstanbul, Napoli, Venedik, Kahiredir. Bu şehirler bir yanda zenginlik, görkem, temizlik ve sadeliği yansıtırken diğer yandan fakirliği sefaleti, çöplüğü gösterir bizlere. Bir şehrin iyi olması için ev kiralarına, okullarına, suç oranlarına, spor yapma, yürüyüş yapma, bisiklete binme yeşil park alanları gibi yerlere bakılması lazım. Şimdi eskileri yerine yeni binalar yapılıyor ama hepsi tek tip aynı yapılar oluyor. Malesef Anadolu’da her yer aynı oluyor. Şehirler birbirinin aynısı oldu. Aynı dükkanlar aynı tabelalar aynı binalar ve apartmanlar.  Yenilenirken eski olan ne varsa gidiyor. Bu tip şehirler git gide tatsız bir hal alıyor. Birbirinin aynısı niteliksiz yerler.



This post first appeared on Notdefteri - Güncel Blog Defteri - Notdefteri.net, please read the originial post: here

Share the post

Modern çağın evliya çelebisi olabilmek

×

Subscribe to Notdefteri - Güncel Blog Defteri - Notdefteri.net

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×