Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Bir Kedi Gördüm Sanki: Evin Delisi Müdür!


Bilenler bilir. Müdür'den önce bir oğluşum vardı, sarman. Sessiz, sâkin, tekinsiz ve karizmatik bir hayvandı. Tekinsiz diyorum; zîra manyağın tekiydi. Sağı solu belli olmaz, duvardan başka bir kedinin geçmesine dahi izin vermezdi. Ben görürdüm elbette bize olan sevgisini gözlerinde. Sessizce severdi...

Bir gün oğluşum bize ilk kez bir hediye getirdi. Arkadaş sen kedisin nihayetinde, yâni en güzel ne getirilebilirsin ki evine gelirken? Nezâkete bir bakın lütfen:

Paşa ve Paşa'nın Hediyesi (Fotoğraf-a, Fotoğraf-b) 1

Oyuncağı nereden getirdiğini hiç sormayın, bilmiyoruz. Evimizin bodrum katında aynı zamanda babamın atölyesi işlevini de gören ufak bir depo var; kışın sıcacık, yazın ise serin. Bizim Paşa da orada yatardı ya da keyfi nerede istiyorsa artık... Gönlünce gezer, mamasını yer, suyunu içer ve delicesine sevilirdi; ama özgürlüğün tadını da iyi bilirdi. Nerede gezdiyse oradan bulduğu bir hediye bu anlayacağınız. Paşa dediğime de bakmayın, seneler boyunca bir isim vermedim ona. Oğluş derdim hep... Sizde de olur mu bilmem, doğru olmadığını bildiğim halde, kendi kedim bana hep diğer kedilerden daha özel gelirdi. Sanki başka kediler öylesine kediydi; evet onları da çok severdim ama sarı oğlum en kaliteli kediydi gözümde. Bir de ırkçılık sayılır mı bilemiyorum ama, sarı ve siyah kedileri bir ayrı sevmişimdir her zaman...

Uzatıp da sulu gözlülük yapmak istemiyorum. En nihâyetinde kaybettik onu, öldü. "Daha da kedi medi beslemem, istemiyorum bağlanmak!" diye haykırdığım bir sırada hayatımıza Müdür girdi. Yaşadığımız semte oldukça uzak bir yerde komşumuzun açlıktan perişan olmuş bir vaziyette bulduğu bu canavar, kendini zorla kabul ettirdi hayâtımıza. Zorla diyorum, çünkü sarı oğlumun ardından asla bir kedi sahiplenmek istemiyordum; hele bir de zehir gibi çılgın ve hareketli bir kedi yavrusuyla uğraşmaya hiç niyetim yoktu.

Amma sevdik mi dostlar? Çok sevdik. İlk yaptığım şey ona bir isim koymak oldu. (Müdür) Evet sarı ya da siyah değil. Sarman oğluşum gibi karizmatik ve sessiz de değil. Vıcır vıcır, oyuncu ve muzır bir hayvan. Ciddiyetsiz bir şey... Önünden geçerken çelme takar, "bana bulaşmasın n'olur" diye kenardan yürürken koşup üstüne atlar ve kaçar, karanlıkta saklandığı yerden bir Tarzan gibi uçarak çıkar ve yüreğini ağzına getirir... Kısacası... Cıvık Müdür'üm afedersin :) (Bu espriyi yapmasam ölürdüm, evet) Hediye olarak eve getirdiği şeyler ise sarı oğlumun ince zevkiyle ve nezâketiyle asla boy ölçüşemez. Bilhassa en son hediyelerinden olan,  mavi rulo çöp poşetinin bilmem kaç metre uzunluğunda olan açılmış halini sürükleyip bahçeye bıraktığını düşündüğüm zaman...


Fakat dostlar sonuç olarak Müdür'ümün aracılığıyla, önceden bildiğime kesinlikle emin olduğum (ya da öyle sandığım) bazı konularda uygulamalı olarak pekiştirdiğim birkaç hayat dersi var:
  • Bütün canlar özeldir.
  • Dış görünüşe ait standartlarımız birini sevmemize engel değildir.
  • Büyük konuştuğumuz ne varsa, muhakkak gelir bizi bulur.
  • Hayatta nasîbimizde olan hiçbir şey bize uzak değildir ve zamanı gelince hayâtımızda var olur.
Not: Müdür'ümün videosu ekte ve manşet alanında mevcuttur. Tıklan gari! 2

Can dostlarımızla ilgili bir başka yazımı okumak için şuraya da göz atabilirsiniz:
Bir Tespit: Kollanan Köpek Isırmaz

Read more »


This post first appeared on Kafa Kimin? Kafa Benim!, please read the originial post: here

Share the post

Bir Kedi Gördüm Sanki: Evin Delisi Müdür!

×

Subscribe to Kafa Kimin? Kafa Benim!

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×