Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Kadının Fendi Kendi Başını Ye(n)di!

Arkadaş, çok istiyorum şöyle hanım hanımcık bir başlık atayım şuraya... Ama yok, illâ bir hinlik geliyor aklıma. Durduramıyoruz efendim, dilimizin kemiği yok... Mâdem öyle diyoruz, hemen sadede gelelim: Bugünkü konumuz, başlığın dehşetini de göz önünde bulundurursak, bilhassa hemcinslerim olan kadınları (bayan değil) kızdıracak ve hatta bırakın iğneyi, çuvaldız fıçısına atacak türden bir şey. Girizgâh çok mu güzel oldu ne... Öyleyse, meseleye balıklama dalıyorum... Öncelikle aşağıda paylaştığım videoyu seyretmenizi ricâ ediyorum. (Video çalışmıyorsa altındaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.)

Video Bağlantısı için Tıklayın

Birilerinin iç sesi: Amaaan Neslihan, bu muydu yâni? Ben de bir şey diyeceksin sandımdı...

Benim dış sesim: Yâhu Daha n'olacaktı? Günümüzün özeti değil mi bu seyrettiklerin? Fakat öyle olmasaydı bile, olaylar bu kadarla kalıyor muydu dersin? Peki şunlara ne diyeceksin?

Ağır Bir Öz Eleştiri, Âdeta Bir Başkaldırı

Evlenirken "Benim Merve'den neyim eksik!" kafasıyla aldığımız ve hiç kullanmayacağımız saçma sapan eşyâlar; sâdece milletten eksik kalmamak için binlerce lira bayıldıktan sonra bitse de gitsek diye gözlerimiz saatte sürünüyorken eğleniyormuş gibi yaptığımız düğünlerimiz; "Bir defacık evleniyoruz" diyerek erkek tarafına aldırdığımız ve "konu komşunun, dostun düşmanın gözlerini pörtletmek" diye tâbir edebileceğimiz yüce(!) bir amaca hizmet eden, çoğu sâdece bir kere giyilebilecek tonlarca (evet ton, inanmazsanız tartın) kıyâfet ve çekmece bekleyen takılarımız; erkek tarafı bizi istemeye geliyorsa, sırf sosyal medya fotoğrafında çeşni olsun diyerek erkek kişisine aldırdığımız zibilyon (belli bir sayısı var) adet gül; nereye yetiştirdiğimizi asla bilmediğimiz ama ciddî ciddî birilerine vermeye kalksak bir ordunun evlenmesine yetebilecek kadar çul çaput ve çeyizler; hâmileysek "ay çocuğun cinsiyeti ne olacak?" partisi; doğurduysak "bak ne güzel fırtlattım!" temalı ciciler biciler, süslenen odalar, paylaşılan fotoğraflar; kazârâ kocamız biraz zenginse, sanki altımızdaki uzay mekiğiymiş gibi güneş gözlüğümüz tepemizde bindiğimiz arabalarımız; Allah muhâfaza o gün Sevgililer Günü falansa siber saldırı boyutunda mâruz kalınan, erkek kişisinin (bizim çenemizden korktuğundan mütevellit zorla) aldığı hediyeler ve yaptığı sürprizleri içeren "bakın, mutluluktan ölüyoruz" temalı sosyal medya paylaşımlarımız; "kocişimize, kızçemize" yaptığımız ve sanki yemeden önce profilimizde paylaşmazsak karnımıza gaz yapacakmış gibi kendimizi âcilen fotoğrafını çekerken bulduğumuz yemeklerimiz... Daha sayayım mı?

Yetmez, Dahası da Var! Gece Daha Yeni Başlıyor!

Videonun başka bir versiyonu zihnimde oynamaya başladı bile: Sosyal medyada anneler, kadınlar veya Sevgililer Günü'nün icât edildiğini öğrenen ilk kadın, ışık hızıyla bunu kendi hayatında uygulamaya koyar ve erkek kişisinin kafasını tıktıklamaya başlar. "Sevgililer Günü nedir ve hangi olaya âtıf yapmaktadır?" diye bir defa olsun düşünmüş müdür? Sanmıyorum. Videoda beliren ikinci kadın da arkadaşından, çiftlerin "tanışma" yıl dönümlerini de kutladığını duymuştur ve ânında Zeki Müren hesâbı elinde takvimle aşağıdaki gibi bir liste yapmaya koyulur: 

-Şurası göz göze geldiğimiz târih
-Şurası söyleşip güldüğümüz târih
-Şurası baş başa kaldığımız târih
(...) 1

Kadınlar: Homur homur homur...

Şşşşt! Homurdanmadan önce elinizi vicdânınıza koyun hanımlar. Yalan mı? Burada klasik şekilde erkekleri batıran, onların yaptıkları saçmalıkları anlatan bir yazı da yazabilirdim. Fakat bu yalnızca eleştiri boyutunda kalırdı ve kendim de kadın olduğum için erkeklere yönelik yazacağım türlü olumsuzlukların içinde büyük ihtimalle nefsimin de payı ve yönlendirmesi bulunurdu. Dahası, erkek doğasına yeterince vâkıf olmadığım için onlara yönelik yapacağım eleştirilerin altında büyük boşluklar kalabilirdi. Oysa ben bir kadınım ve ancak bir kadını daha iyi tanıyabilirim. Bu yüzden içimdeki sesin üstüne basarak, benim için zor da olsa, kadınlar hakkında konuşmayı daha uygun buldum. Erkekler hakkında yazılabilecekleri ise öz eleştiri yapabilecek kadar hakkâniyetli ve olgunluk sâhibi bir erkek arkadaşımıza bırakmak daha uygun fikrimce. Ayrıca aranızdaki vicdân ve adâlet sâhibi hanımların bana hak vereceğini de biliyorum. Hem Peyami SAFA ne demiş Fatih Harbiye adlı eserinde:

"Izdırabın verdiği intibah (uyanış, gerçeği anlama) zamanlarında, kendi kendini aldatmak, başkalarını kandırmak kadar basit değildir ve insan kendi içindeki adaletten ürkmeye başlar." 2
Fatih Harbiye (Fotoğraf-a) 3

Hey Dostum, Senin Sorunun Ne Ha?


Güzel soru. Ben de bilirdim yemek târifi paylaşarak aldığım yüzlerce yorumu çekirdek çitleyerek okumayı. Neden hemcinslerimin tepkisini üstüme çekme pahasına burnumu bu konuya soktum dersiniz? Çünkü kadınların toplum mâneviyatının ve medeniyetinin sürekliliği açısından çok önemli bir rolü var hayatta. Çocuk yetiştirdikleri ve âileyi bir arada tuttukları için toplumun bir nevi çimentosudur kadınlar. Bu yüzden de gelecek nesilleri bozmanın ve kalitesiz bir nesil oluşturmanın ilk ve en büyük aşaması anneyi, yâni "kadını" bozmaktır. Bir kadının aşama aşama görgüsüzleştirilmesinin, edeb ve hayâ kavramının yavaş yavaş yok edilmesinin, akıl ve ruh gelişmişliğinden çok dış güzellik kavramına hapsedilmesinin ve mâneviyattan çok metâ ve maddiyata değer veren annelerin çoğalmasının sonraki nesiller için ve aslında kendi içinde yaşadığımız toplum için, yâni  aynı zamanda bizim için, ne kadar büyük bir tehdit olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Bir kadın: Ay Neslihan, amma da evhamlısın. Kimsenin bizi ve çocuklarımızı falan bozmak istediği yok. Dünya da çok güzel bir yer zâten. Sevgi, barış, kardeşl...

Neslihan: Kırmızı Başlıklı Kız'ın Türkiye şubesi kardeşim! Sana da merhaba!


Sâhi bizim, kocamızın aldığı arabadan, binlerce lira tutan düğünlerden, her gün birini sersek doksan yaşımıza kadar tüketemeyeceğimiz kadar çok çeyizden, büyük bir azimle modaya uydurmaya çalıştığımız kıyâfet ve saçlarımızdan falan daha önemli değerlerimiz yok mu sâhip olmamız gereken? Kısır ve kek eşliğinde yarım saat daha fazla dedikodu yapabilmek için, çocuklarımızın eline tutuşturduğumuz tabletle onları bilmediğimiz tehlikeli içeriklere mâruz bırakmak yerine, onları bizzat eğitecek kadar kendimizi geliştirmemiz, günün ihtiyaçlarına ve tehlikelerine karşı çocuklarımızın ve gelecek nesillerin kalkanı olmamız gerekmiyor mu? Reklamların, dizilerin ve filmlerin moda, dış güzellik ve ahlâk yoksunluğu içeren türlü propagandalarını görüp tedbir icâbı vaziyet almamız çok mu zor? Nasıl bir bâsiretsizlik içinde olduğumuzu ve freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı yuvarlandığımızı görmüyor muyuz?

Orada bıyık altından îmâlı îmâlı kikirdeyen erkek kişi! Seni hiç sevmedim süt oğlan! Babanı da sevmezdim zâten...


Hanımlar! Konu ciddî. Tez şapkalar önümüze alına ve uzun uzun düşünüle... Beyler! Aranızdaki süt oğlanlara sâhip çıkıla, kapı dışarı edile... 

Bir başka toplumsal yaramıza parmak basmaya ve hattâ üstüne çıkıp tepinmeye çalıştığım farklı bir yazım için şu başlığa da tıklayabilirsiniz:

Modern Başlık Parası ve "El Âlem" Otoritesi

Hepinize istifâdeli düşünceler efenim. Fakat düşündüğünüz her neyse yorum kutusunda bizimle paylaşmayı deneseniz hiç fena olmaz. Eliniz falan da kopmaz, gerçekten :)

Beni özleyin anacım, baaay!

Read more »


This post first appeared on Kafa Kimin? Kafa Benim!, please read the originial post: here

Share the post

Kadının Fendi Kendi Başını Ye(n)di!

×

Subscribe to Kafa Kimin? Kafa Benim!

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×