Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Yazmaya Nasıl Karar Verdim?

Yazmaya Nasıl Karar Verdim?

Merhabalar arkadaşlar, bloğuma hoş... Şaka şaka. Merak etmeyin, o mâlum girizgâhı kullanmaya hiç niyetli değilim. Youtube videolarında bu pıtırcık cümleye devamlı maruz kaldığınızı ve bunun içinize yeterince işlediğini tahmin edebiliyorum. Hem ayrıca hoş gelip gelmediğinizden de emin değilim aslında. Bildiğim tek şey hasbelkader bu blogda bir araya gelmiş olduğumuz...

Hoş geldin beş gittin faslını geçtiğimize göre başlıktaki soruyu cevaplayabilirim sanırım:
"Yazmaya Nasıl Karar Verdim?" Aslında belki de daha önce sormamız gereken başka sorular vardır. Mesela:

  • Neden Yazmak İstedim?

Bir günlük tutmayı hayatım boyunca defalarca istememe rağmen başaramadığımı düşünürsek, amacımın çok da kişisel bir tarafı olmadığını anlayabiliriz. O halde kişisel olmadığına göre bunun toplumsal bir tarafının olacağı aklımıza gelebilir. Bu durumda da sorulması muhtemel ikinci soru gündeme gelecektir:

  • Hangi Sıfatla Toplumsal Açılardan Fikir Belirtme Hakkını Kendimde Bulabiliyorum?

Bir etiketim yok arkadaşlar, öncelikle bunu belirteyim. Buraya eğitimimi, mesleğimi falan yazmaya da gerek duymuyorum. Bloğuma girerken yaka kartımı yanıma almamışım, ne yapalım? Anlayacağınız; ben, sadece "düşünen" bir insanım. Basit ve net. Düşünme eylemini gerçekleştirmek için öz geçmiş beyân etmem gerekmediği konusunda da hemfikir olabiliriz fikrimce. O halde sorulacak son soru da şöyle olabilir:



  • Neden Kendi Kendime Düşünmek Yerine Sizin Kafanızı Şişirmeyi Tercih Ettim?

Etrafımda bir şeyler yazmamı tavsiye eden çok kişi oldu bugüne kadar. Onlara verdiğim cevap çoğu zaman şöyleydi: "Yazmak, sorumluluk ister. Yazdığım şeylerin okuyanlar üzerindeki etkisi, belki de anlatmak istediğim noktanın tersine bir istikamette olacak. Bu riski almak istemiyorum." Bence güzel cevaptı. Hem ayrıca bırakın yazmayı, bir masada karşılıklı oturuyor olsak bile karşımızdaki insana, kurduğumuz cümleler, beden dilimiz ve bakışlarımız ile vermek istediğimiz mesajın ne kadarını ifade etmiş olabiliriz? Tüm varlığımız beş duyu organı ile algılanabilecek bir durumdayken dahi, karşımızdaki insana kendimizi ne kadar doğru anlatabiliriz? Türk edebiyatının az bilinen yazarlarından Abdülhak Şinâsi HİSAR, Fahim Bey ve Biz isimli eserinde konu hakkında harika bir tespitte bulunmuş:

"Kimse göründüğü gibi değildir. Fakat kimse görünmediği ve kendi olduğunu sandığı gibi de değildir. Kimse bizi kendimizin olduğumuzu sandığımız gibi göremez. Kimsenin nasıl olduğunu hiç kimse bilmez. (...) biz kendi kendimizi görebilsek şüphesiz bildiğimiz kendimize benzetemezdik. Fakat bizi gören bu yabancı gözlerin koydukları şekillere girmeye mahkûmuz. Zira kendimizin olduğumuzu sandığımız şekilde görünmemizin ise hiç imkanı yoktur."1

Hımm... Kendimi ifade etmekten vazgeçer gibi oldum sanki, bloğu kapatıp gidiyorum arkadaşlar :) :) Şaka bir yana, bu açıdan düşündüğümüzde yazmak, mayınlı alanda maraton koşmak gibi bir şey... Böyle böyle, mazeretlerin arkasından bakarak bugüne kadar yazmaktan alıkoydum kendimi. Sonradan fark ettim ki, çok da tutamamışım aslında çenemi. Yeri geldikçe kişisel sosyal medya hesabımdan ufak tefek fikirler yumurtlamışım hep :) Bu sayede anladım ki, yazmaktan keyif alıyorum ve bunu yapmak istiyorum.

"Yazmak, mayınlı alanda maraton koşmak gibi bir şey"


Yazmak, hele hele çiçek böcekten ziyâde sosyal derinliği olan bazı konularda fikir beyân etmek, beraberinde genellikle sert eleştirileri ve kırgınlıkları da getirebilir, biliyorsunuz. Tatlı tatlı istişâre edip, fikir teâtîsi yapacaksak güzel bir eleştiriye de daima kapımın açık olduğunu belirtmek isterim. Buna rağmen yine de insanın olduğu yerde her şeyin mümkün olduğunu düşünenlerdenim. Hem ayrıca Oğuz ATAY da ne diyor Tutunamayanlar isimli eserinde?:

"(...) İnsan, can sıkıcı bir saç demetidir (...)" 2
Fahim Bey ve Biz - Tutunamayanlar


Tamamen katıldığım söylenemez aslında; fakat bazen hepimizin karmaşık, aklı ile kalbi dağınık, tıpkı inatla yerine yatıramadığı bir tutam saç gibi söz geçiremediği duyguları ile mantığı birbirine girmiş durumda dolaştığı da malûm. Bu durumda, zaman zaman siz beni taramak ve hatta yoluşturmak isteyeceksiniz, ara sıra da ben sizi :) O yüzden, eğer düşüncelerime katılmıyorsanız hemen bloğumun ismine bakmanızda fayda var:

Kafa Kimin? Kafa Benim!

Anlayacağınız, sizlik bir durum yok arkadaşlar :) Yine de sizin kafaları da merak etmiyor değilim. Yazıların sonundaki yorum kutuları süs değil, haberiniz olsun...

Eliniz değmişken hemen bir yorum bırakıverin!

Read more »


This post first appeared on Kafa Kimin? Kafa Benim!, please read the originial post: here

Share the post

Yazmaya Nasıl Karar Verdim?

×

Subscribe to Kafa Kimin? Kafa Benim!

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×