Claude Monet’nin otuz kez resmini yaptığı görkemli katedrali, Jeanne d’Arc’a adanmış kilisesi, aslına uygun olarak restore edilmiş ortaçağ mimarisi, mükemmel müzeleri ve canlı kültürel hayatı ile Rouen, Normandiya’nın en ilgi çekici kentlerinden biri.

Tarihi boyunca önemli bir ticaret şehri Olan Rouen, çalkantılı bir geçmişe sahip. Ortaçağ boyunca yangın ve veba tarafından harap olmuş, Yüzyıl Savaşları sırasında da İngilizler tarafından işgal edilmiş. Genç Fransız kahramanı Jeanne d’Arc, yargılanıp kent meydanında İngilizler tarafından yakılmış.

Rouen, İkinci Dünya Savaşı’nda da ağır darbe alarak yerle bir olmuş; şehir ortaçağdaki görüntüsüne sadık kalınarak yeniden inşa edilmiş. Bazı binalar ise savaş günlerine kanıt olmak üzere harabe olarak bırakılmış.

Sanayi ve tarih bir arada

Tam anlamıyla sanatı, tarihi ve dini içinde barındıran Rouen, Kuzey Fransa’nın Yukarı Normandiya bölgesindeki Seine-Maritime’da yer alıyor. Seine Nehri’nin ortadan ikiye böldüğü kentin bir yakası eski şehrin ortaçağ dokusunu, diğer yakası ise limanlarıyla çağımızın sanayisini yaşatıyor.

Seine Nehri’nin Manş Denizi ile buluştuğu Rouen’de, dünyanın dikey açılan en yüksek köprüsü bulunuyor. Köprü, sık yaşanan gel-git olayları sırasında yük gemilerinin limanlara girişini sağlıyor. Açıldığında suyun 55 metre yüksekliğine ulaşan köprü, adını kentte doğan ünlü yazar Gustave Flaubert’ten almış.

Vikinglerden Jeanne d’Arc’a

Normandiya, 10. yüzyıl başlarında Gal halkı ile Vikinglerin karışımından oluşan Normanların ana vatanıydı. Bu dönemde Rouen de Normandiya’nın başkentiydi. Normanların lideri olan Rollo, Paris’i işgal etti ve 911 yılında bir anlaşma yaparak Normandiya bölgesinin kendisine verilmesini sağladı. 1066 yılında ise Rollo’nun soyundan gelen Normandiya Dükü William İngiltere’yi işgal ederek İngiltere Kralı I. William oldu. Normandiya-İngiltere arasındaki ilişkiler Yüzyıl Savaşlarına kadar sürdü. Savaşlar sırasında Normandiya İngilizler tarafından ele geçirildi.

Bir Fransız katolik azizesi olan Jeanne d’Arc, Yüzyıl Savaşları sırasında Rouen’in tarihine girdi. 16 yaşında evinden ayrılıp kral tarafından verilen izinle Fransa Ordusu’nda Orleans Kuşatması’na katılıp İngilizlere karşı savaşan Jeanne d’Arc, ülkesi Fransa’ya manevi anlamda büyük destek oldu.

Bir dizi zafer kazandığı savaşlardan sonra 1431 yılında, İngiliz hizipleri tarafından yakalandı ve İngiliz yanlısı bir engizisyon mahkemesinde yargılandı. Bir kâfir olduğu öne sürülerek, henüz 19 yaşındayken 10.000 kişinin toplandığı kentin büyük meydanı Vieux-Marchè’de diri diri yakıldı. Ölümünden 490 yıl sonra kendisini öldürme kararını veren kilise tarafından azize ilan edildi.

Rouen Notre Dame Katedrali

Rouen’in en simgesel yapısı olan gotik tarzda yapılmış katedral, 12. ve 16. yüzyılların sonlarında inşa edilmiş. Ancak, 16 yüzyılla 18. yüzyıl arasında pek çok hasar yaşamış. Fransız Din Savaşları sırasında Kalvinistler katedraldeki mobilya, mezar, vitray ve heykellerin çoğuna zarar vermiş. Ardından1625 ve 1642 yıllarında yıldırım çarpmasından, 1683 yılında da bir kasırgadan hasar görmüş; 1727 yılında ise yangın geçirmiş.

Onsekizinci yüzyılda ulusallaştırılan katedralin mobilyaları ve heykellerinden bazıları devlet tarafından satılmış; çitleri silah yapmak için eritilmiş. Katedral, son darbesini ise İkinci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından bombalanarak almış. Büyük çaplı bir restorasyon geçiren Rouen Katedrali, 1876-1880 yılları arasında 156 metre yüksekliğindeki demir ucu ile dünyadaki en yüksek bina unvanına da sahip olmuş.

Katedralde geç gotik tarzda yapılmış 2 kule bulunuyor. Sağ taraftaki kulenin adı Tereyağı Kulesi. 16. yüzyılın başlarında yapılan 75 metre yüksekliğindeki kule, tereyağı yeme izni karşılığında yerli halk tarafından yapılan bağışlarla inşa edilmiş olması nedeniyle bu ismi almış.

Monet’den otuz ayrı ışık yansıması

Son derece etkileyici ve ihtişamlı bir mimariye sahip olan Rouen Katedrali’nin ünlü izlenimci ressam Monet’nin kariyerinde de önemli bir yeri var. Monet, ışığın bir resmi nasıl değiştirdiği gözlemlemek için katedralin otuzdan fazla resmini yapmış. Ünlü ressam, 1892 yılında katedralin tam karşısında bir oda kiralamış ve farklı mevsimlerde ve günün farklı saatlerinde katedralin büründüğü renkleri tuvaline aktarmış.

Ortaçağ izleri

Rouen, ortaçağda şekillenmiş bir kent. Kentin zengin tüccarları, hem kendileri için evler yaptırmışlar hem de büyük dini yapıların inşasını desteklemişler. Eski şehrin etrafında dolaşırken hemen hemen her cadde üzerinde muhteşem ahşap binaları ve ortaçağ evlerinin etkileyici örneklerini görmek mümkün.

Dini yapılara bir diğer referans olan Saint-Maclou Kilisesi, katedral gibi gösterişli gotik tarzda inşa edilmiş. Çevresinde, kilise mezarlığı Aitre Saint-Maclou yer alıyor. Rouen Katedrali’nin yakınında bulunan ve çoğu savaştan kalan restore edilmemiş evlerle çevrili olan Gros-Horloge sokağında bulunan Gros-Horloge yani Büyük Saat, şehrin önemli yapılarından. Rönesans kemerli ufak bir köprü biçiminde yapılmış olan bir çan kulesinde yer alan saat, ayın evrelerini de gösteriyor.

Rouen’de dikkat çekici bir diğer bina ise, Fransa’da gotik tarzda yapılmış en büyük sivil yapı olan Palais de Justice. Süslü bir katedral havasına sahip olan binanın bazı kısımları kentin yaşadığı bombalamaların kanıtı olması için kasıtlı olarak restore edilmemiş.

Modern tarzıyla kentteki tarihi yapılardan tamamen farklı bir görünüme sahip olan Jeanne d’Arc Kilisesi, azizenin yakıldığı, günümüzde eski ve yeni Rouen’in birleştiği tarihi bir meydan olan Vieux-Marche’de yer alıyor. 1979 yılında yapılan kilisenin hacı Jeanne d’Arc’ın yakıldığı noktaya yerleştirilmiş, kiremitlerden yapılmış tavanı ise alevleri temsil etmek üzere dekore edilmiş.

Rouen’de, Güzel Sanatlar Müzesi, Seramik Müzesi de dahil olmak üzere 14 müze bulunuyor. Kentte doğan Gustave Flaubert’in evi de bu müzeler arasında yer alıyor.

Rouen: Jeanne d’Arc’tan Monet’ye uzanan bir ortaçağ öyküsü yazısı Kilsan Blog sitesine aittir.