Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Reducetarian akımı

Brian Kateman’ın editörlüğünü yaptığı The Reducetarian Solution isimli kitap

Etten vazgeçemiyor musunuz?
O zaman azaltmayı deneyin.
Sizin, hayvanların ve dünyanın sağlığı için.

Reducetarian, İngilizce azaltmak anlamına gelen reduce kelimesi ile bir konuya ilgi duyma, inanma anlamı taşıyan Latince –arian ekinin birleşiminden oluşuyor. Reducetarian akımı kişinin alışkanlıklarını değiştirerek Daha az et ve hayvan ürünleri tüketmesini öneriyor.  İlk ortaya çıkışı itibari ile sadece hayvansal gıdalara odaklansa da, pek çok problemin aşırı tüketimden kaynaklandığı düşünülürse ileride çok daha geniş bir perspektif kazanması olası. Vegane ve vejetaryanların da Reducetarian oluşumuna büyük destek vermesi bekleniyor.

Reducetarian Vakfı kurucusu Brian Kateman

20-21 Mayıs 2017’de New York’da Reducetarian Summit adıyla iki günlük bir konferans düzenlendi. Akımı ortaya çıkartan kişi, Reducetarian Vakfı’nın kurucusu Brian Kateman, alışkanlıkları kırmanın zor olduğunu bu nedenle radikal bir geçiş yerine basit değişikliklerle başlamak gerektiğini belirtiyor. Yemeklerde daha az et kullanmak, eti yanında çeşitli garnitürlerle tüketerek daha az etle doyabilmek, haftanın belirli günlerini etsiz günler ilan etmek, sabah 2 yumurta yerine 1 yumurta yemek, kahveyi sütsüz veya daha az sütlü içmek gibi küçük değişimlerle daha çeşitli ve sağlıklı beslenmemiz mümkün. Zaten insanların çoğu her öğünde almaları gerekenden çok daha fazla gıda tüketiyor ve buna bağlı sağlık problemleri yaşıyorlar. Et tüketimini azaltmakla başlayacak bilinçlenme genel beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmek için de bir başlangıç olacaktır.

ReduceReducetarian bir beslenme biçiminin sağlayacağı yararlar 4 başlık altında toplanmış. Çevre, hayvanlar, tüketicilerin sağlığı ve diğer insanlar.

Hayvancılık için her dakika 7 futbol sahası büyüklüğünde yeşil alan yok ediliyor.

Çevre

Hayvan fabrikaları her yıl 500 milyon ton gübre üretiyor; bu gübrelerin biriktirildiği alanlardan sıklıkla su kaynaklarına sızıntı oluyor ve temiz su kaynaklarında mikrobik kirlenmeler yaşanıyor. Gübre havuzlarından salınan metan gazı, küresel ısınmada karbondioksitin 20 katı fazla etkiye sahip. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre et endüstrisi tek başına küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık% 20’sinden sorumlu.

Hayvansal ürünlerin elde edilmesi için harcanması gereken su miktarı bitkisel üretimin yaklaşık 10 katı. Dünya çapında harcanan suyun yarıya yakınının hayvan yetiştiriciliğinde kullanıldığı belirtiliyor. Hayvanların barınması için ayrılan büyük arazilerin yanında çok büyük tarımsal alanlar da hayvan yemi yetiştirilmesi için harcanıyor.

Hayvanlar

Her yıl hayvan fabrikalarında 70 milyar hayvan öldürülüyor. Hayvanlar tamamıyla doğalarına aykırı bir biçimde yetiştiriliyorlar ve çoğunlukla vücutlarının sığabileceği büyüklükte bir bölmede, sürekli beslenerek kesilecekleri günü bekliyorlar. Hızlı büyümeleri için hormonlu yemlerle besleniyor ve yetiştirildikleri sağlıksız koşullarda hasta olmamaları için düzenli olarak gereksiz antibiyotik alıyorlar.

Balıkçılar her gün yanlışlıkla yakaladıkları ve işlerine yaramayan milyonlarca balığı öldürüp atmaktalar. Bazı bilim adamları aşırı avlanma nedeniyle 2050 yılında denizlerde balık bulamayacağımızı belirtiyorlar. Çiftliklerde yetiştirilen balıklar ise yine hormon ve çeşitli ilaçlar içeren yemlerle besleniyor. Bazı balık türleri sığabilecekleri boyutlarda kutularda hareket etmeden sürdürüyorlar yaşamlarını.

Et tüketimini azaltmak küresel ölüm oranlarını %6-10 azaltabilir.

Sağlığımız

Daha az et tüketimi kalp başta olmak üzere pek çok kronik hastalığa yakalanma şansınızı azaltacaktır. Bitkiler beslenmede yetersiz görülse de aslında vitamin, protein ve ihtiyaç duyduğumuz kalsiyum, fosfor, demir vb. diğer tüm maddeleri yeteri miktarda içerirler. Et ürünlerinden sağlayacağımız ve sağlığımız için gerekli besinler için belirli aralıklarla az miktarda hayvansal gıda tüketmemiz yeterli.

Hayvanlar sağlıksız ve doğal olmayan koşullarda yetiştirilmelerinden dolayı sıklıkla hastalanır. Bu nedenle hasta olmasalar da hayvanlara düzenli antibiyotik verilir. Sürekli bakterilere ve hastalıklara maruz kalıp düzenli antibiyotik alan hayvanlarda bulunan bu bakteriler antibiyotiğe bağışıklık geliştiriyor ve hayvansal ürünlerle insanlara bulaşıp tedavi edilmesi zor hastalıklara yol açabiliyor. Ayrıca sürekli antibiyotik alımı bağışıklık sistemini de zayıflatıyor. Kateman, ABD’de satılan antibiyotiklerin %80’inin hayvancılıkta kullanıldığını belirtiyor.

Hayvanlarda hem hızlı hem de olağan dışı büyüme sağlayan hormonlar da insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahip. Hayvansal hormonlar bitkisel olanlara göre insanları daha fazla etkiliyor. Çocuk gelişiminde sorunlar yaratıyor ve yenidoğan anomalilerine sebep olabiliyor.

Yarım kilo et üretmek için 68 litre su harcamak gerekiyor.

Diğerleri

Birleşmiş Milletler’e göre dünyada yaklaşık 1 milyar insan yetersiz besleniyor ve her yıl milyonlarca çocuk yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklar ve açlıktan ölüyor. Hayvanlardan elde edilen gıda miktarı, onları beslemek için harcanan gıdanın ortalama yüzde 5’ini oluşturuyor. Bitkisel üretime ağırlık verilmesi durumunda aynı kaynaklarla üretilen gıda oranı %70 artacak.

Benzer şekilde susuzluk ve su kirliliğinin sebep olduğu hastalıklar nedeniyle her gün 10.000 kişi hayatını kaybediyor. National Geographic’in hazırladığı bir rapora göre hayvan yetiştirmek için harcanan su miktarı bitkisel ürünler için ihtiyaç duyulan miktarın 10 katı. Bitkisel tarım ürünlerine ağırlık verilmesi durumunda temiz su tüketiminde ciddi bir azalma olacak ve temiz su kaynaklarına ulaşma imkanı olmayan pek çok kişiye su ulaştırılabilecek.

Ben ‘reducetarian’ım

Çağımızda pek çok problemin altında yatan neden aslında aşırı tüketim, bu sadece et konusunda değil, tüm besin maddeleri, temiz su ve diğer gıda dışı tüketimlerimiz için de geçerli bir durum. Giysi, elektronik, sarf malzemeleri, ulaşım vb. hemen her konuda gerekenden fazlasını satın alıyor, gerekenden fazla kullanıyor ve hem kişisel, milli, evrensel kaynakları yok ediyor hem de çok miktarda atık üretiyoruz. Tamamen birbirine bağlı bu döngüyü kırmayı başardığımızda yeryüzünde yaşayan insanların çok daha fazlası çok daha mutlu bir hayata sahip olabilir.

Reducetarian akımı yazısı Kilsan Blog sitesine aittir.



This post first appeared on Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan, please read the originial post: here

Share the post

Reducetarian akımı

×

Subscribe to Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×