Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Casa Milà, Gaudí’nin son efsanesi

Fotoğraf: Vasile Cotovanu

Barselona deyince Gaudí, Gaudí deyince de akla Barselona gelir. Casa Milà, Antoni Gaudí’nin Barcelona’ya bıraktığı Katalan Art Nouveau döneminin eşsiz sanatsal miraslardan biri. UNESCO Dünya Mirası olarak koruma altına alınan Casa Milà, ünlü mimarın son yapıtı olmasından dolayı da ayrı bir yere sahip.

Görüntüsünün bir ocağını andırmasından dolayı halk arasında daha çok “La Pedrera” yani taş ocağı Olarak anılan Casa Milà, İspanyolca’da “Milà’nın Evi” anlamına geliyor.

Yapının inşa öyküsü, bir siparişle başlar. Katalan bir avukat, sanayici ve politikacı olan Pedro Milà ve eşi hem aile evleri olarak kullanacakları hem de kiraya verebilecekleri dairelerden oluşan bir apartman yaptırmak isterler.

Oldukça büyük bir servete sahip olan Pedro Milà, şehrin ana caddesi Passeig de Gràcia’da yer alan ve başka bir zengin aileye ait olan Casa Batlló’dan çok etkilenmektedir. Casa Batlló, ekspresyonist bir binadır ve Gaudí tarafından tasarlanmıştır. Pedro Milà, aynı cadde üzerinde 2.000 metrekarelik geniş bir arsaya sahip köşe bir binayı satın alır ve Casa Milà’nın yapımı için Eylül 1905’te Gaudí ile anlaşır. Gaudí, mevcut binayı yeniden inşa etmek yerine yıkma kararı alır ve 2 Şubat 1906 tarihinde projesini belediye meclisine sunar. Böylece, binanın yapımına başlanır. Milà çifti yeni evlerine Ekim 1911’de taşınır. 31 Ekim 1912’de ise binanın diğer katları da kiraya hazır hale getirilir ve bina tamamlanmış olur.

Gaudi’nin çizimiyle Casa Mila’nın planı

Casa Mila 1912
Fotoğraf: lapedrera.com

Gaudí, Casa Milà’nın ilk eskizlerini Sagrada Familia’daki atölyesinde yapar. Binayı, bir dağdan esinlenerek düz çizgileri olmayan ve geometrik unsurlar içeren sabit bir eğri olarak tasarlar.

İlginç tasarım ve yenilikçi yaklaşım

Casa Milà, çeşitli kemerler ve farklı yüksekliklerde sütunlar üzerine dokuz kat olarak inşa edilmiştir. Yapı, zemin kat, çatı ve cephe ile birbirine bağlanan iki ayrı binadan oluşmaktadır. Her binanın ayrı girişi ve ışığı almasını sağlayan ayrı avlusu vardır.

Fotoğraf: Sergey Aleshin

Zemin katın tamamı, Milà çiftinin yaşam alanı olarak tasarlanmış, geri kalan kısım ise yirmi adet kiralık daire için kullanılmıştır. Bina, yeraltı garajı, daire sahipleri ve hizmetliler için ayrı asansörler ve merdivenlerin yanı sıra çatı katının çamaşır yıkama ve kurutma alanı olarak belirlenmesi gibi pek çok yenilikçi özelliğe de sahiptir. Çatının çamaşırhane olarak kullanılması binaya yalıtım anlamında da teknik özellikler kazandırmıştır.

Cesur cephe tasarımı

Tamamen doğal taşlarla yapılmış olan binada duvarların yük taşıma fonksiyonu bulunmamaktadır. Cephe ağırlığını desteklemek ve düzensiz zemin planlarını oluşturmak için çelik kirişler kullanılır. Bu teknik, hem Gaudí’nin cepheyi yapısal kısıtlamalar olmaksızın kavisli olarak tasarlamasını sağlar hem de iç duvarların eklenip yıkılmasını mümkün kılarak daire sahiplerine problem yaşamaksızın iç mekan alanlarını değiştirebilme kabiliyetini kazandırır.

Fotoğraf: Marit & Toomas Hinnosaar
Balkon demirlerinden bir detay
Fotoğraf: lapedrera.com

Binanın cesur cephe tasarımı dalgalı bir görünüme sahiptir. Dış cephede kullanılan geniş kalker bloklar tasarıma uygun olarak kesilmiş ve sürekli bir eğri oluşturacak şekilde hizalanarak yerleştirilmiştir.

Balkon ve pencerelerde Josep Maria Jujol tarafından hazırlanan dövme demir süslemeler kullanılmıştır.

Fotoğraf: Dennis Wright

Heykel bacalar

Binanın önemli özelliklerinden bir diğeri de çatısıdır. Çatı, tuğla kemerlerden oluşan omurga benzeri bir yapıya sahiptir.

Değişken yükseklikte 270 adet tonozla desteklenen kemerler, alan daraldığında daha yüksek, alan genişlediğinde daha alçak bir görünüm sergilemektedir.

Çatıdaki en büyük farklılık ise gerçeküstü heykel formlarına sahip olan yirmi sekiz adet bacadır.

Fotoğraf: DConvertini

Tek tek veya kümelenmiş olan heykel-bacalar kireç taşı, kırık cam ve mermer ile kaplanmıştır. Heykeller, genel bina tasarımına entegre edilmiş gerçek heykellerdir ve bazıları bilim kurgu filmlerindeki savaşçılara benzemektedir.

Tablo gibi iç tasarım

Fotoğraf: Tony Hisgett

Casa Milà’nın içinde de dışı gibi düz çizgiler bulunmamaktadır. Daireler, rölyeflerle sıvalı tavanları, el yapımı ahşap kapıları ile Art Nouveau ve ekspresyonist stillerin bir karışımı olarak tasarlanmıştır. Zeminde, iki renkte kare biçimli kereste zemin formları ve mavi renkte deniz motiflerinden oluşan altı köşeli döşeme parçaları kullanılmıştır.

Binanın ışığı yeterince alabilmesi ve havalandırmanın doğal yollardan yapılabilmesi için planlanmış olan avlular, cepheleri, şekilleri ve renkleriyle şölensel bir görünüme sahiptir. Avlu duvarlarının yanı sıra, iki giriş lobisinin ve ana merdivenin tavanlarını ve yan duvarlarını süsleyen çiçek motifleri, mitolojik ve çok renkli ayrıntılar içeren çeşitli sahneler sergilemektedir.

Gaudí, elli dört yaşındayken tasarladığı Casa Milà’da bağımsız bir stil oluşturarak en yenilikçi eserini ortaya çıkardı. Yapı, mimarının sanatsal ve teknik fikirleri sayesinde zaman kavramının dışına çıkarak modernizme damgasını vurdu ve 20. yüzyıl mimarisini öngören bir eser olarak kült mimari tasarımlar arasında yerini aldı.

Casa Milà, UNESCO Dünya Mirası olarak ilan edildiği 1984 yılında restore edildi. Bina, günümüzde Katalonya-La Pedrera Vakfı’nın merkezi olarak, etkinlikler, sergiler ve diğer kamu kullanımları için hizmet vermektedir.

Casa Milà, Gaudí’nin son efsanesi yazısı Kilsan Blog sitesine aittir.



This post first appeared on Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan, please read the originial post: here

Share the post

Casa Milà, Gaudí’nin son efsanesi

×

Subscribe to Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×