Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Edebiyatın Gözünde Aşk…

Sabahattin Ali, “Kürk Mantolu Madonna”,1943

” Tanıştığımız ilk günlerde olduğu gibi bin türlü güzel, cazip, kandırıcı fikirler kafama hücum ediyordu. Bu sözlerin ona tesir etmemesinin, fikrini değiştirmemesinin imkanı yoktu. Gözlerim yaşararak ve sesim titreyerek ona aramızdaki yakınlığı, iki insanın birbirinin bulması bu kadar güç olan bu dünyada bizim böyle manasız sebeplerle ayrılmamızın imkansızlığın imkansızlığını anlatıyordum… Benim gibi her zaman sakin, her şeyi kabule amade bir insanın birdenbire coşması, ona evvela garip görünüyor, sonra yavaş yavaş ellerimi tutarak gülümsüyor ve: ‘Hakkın var!’ diyordu.”

Stefan Zweig, “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu”

“Sisli bir sonbahar akşamı-nihayet! nihayet!-Viyana’ya vardığımda, ilk gittiğim yerin neresi olduğunu sana söylememe bilmem gerek var mı? Bavulumu garda gibi geliyordu, her durakta öfkeleniyordum- ve evinin önüne koştum. Pencerelerin aydınlıktı, yüreğim deli gibi çarpıyordu. O zamana kadar bana onca yabancı kalmış, onca işte ancak şimdi yaşamaya başlamıştı, ben de ancak şimdi yeninden yaşıyordum. çünkü seni sonsuz rüyamın artık yakınımda olduğunun seziyordum.”

Orhan Pamuk, ” Masumiyet Müzesi”,2008

“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunu hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. Derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki bir kaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti.”

Aşk nedir? / İskender Pala

“Aşk bir sarmaşıktır ve en iyi bir tanımı da budur. Aşk kelimesinin kökeni de oradan gelir. Sarmaşık bir ağacı dıştan sarar, yemyeşil gösterir ama içten içe kurutur. Nice çınarlar,nice selvi boylular aşkın sarmasıyla içten sararmış kurumuştur, dışı yeşil görünür hâlâ.”

Henry Miller, “Uykusuzluk”, 1974

Umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne sabahı üçünde, özellikle onun orada, yerinde olmadığı kuşkusuna kapıldığında telefon etmeyi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içe dönüp kendinle baş başa kalırsın; o anda akrep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalamayacağın mektuplar yazarsın ona, ya da odanda volta atarsın, hem küfür hem dua edersin, sarhoş olursun, ya da kendini öldürecekmiş gibi davranırsın. (sf.10)Tek fark, sözlerime kulak verin, işin içine aşk girdiğinde hiçbir şey, hiç kimse, hiçbir durum o denli gülünç olamaz. Azıyla yetinemediğimiz tek şey aşktır. Ve yeterince veremediğimiz de odur. (sf.11)Gerçek şu ki, biz sıradan insanlar hep erişilmezi isteriz. Baştan çıkarmanın özgürleştiriciliği yalnızca biz insanlar için geçerli. Ateşlerin arasından geçmesi gereken bizleriz -aziz mertebesine ulaşmak için değil, var olduğumuz sürece iliklerimize dek insan kalmak için. (sf.13)Zamansız doğmuş insanlar vardır; ülkesiz, sınıfsız ve geleneksiz doğmuş insanlar vardır. Yaşamı tek başına sürdürmeyi seçenler değil tam olarak; sürgünler, gönüllü sürgünler. Bunlar her zaman duygusal değildir: belli bir şeye ait değildirler yalnızca -yani hiçbir yere ait değildirler. (sf.29)Zaten yaşam uzun süren bir mucizedir. Mucize arayışına ancak delicesine âşık olduğunda girersin. (sf.30)Aşk. Yalnızca aşk. Hoş bir ölüm şekli. (sf.43)Aşk kapısız ve penceresiz bir hapishane olabilir; insan girip çıkmakta serbesttir ama hangi beklenti uğruna? Şafakla özgürlük de gelebilir, dehşet de. İnsanın sırtında deli gömleği varsa aklın bir yararı olmaz. İşte böyle; böyleydi, böyle olmayı sürdürecek. (sf.50)

Boris Vian, ” Günlerin Köpüğü”, 1947

Gerektiğinde, gereksiz insanları hayatından çıkaramazsan; Hiç gerekmediğinde, sevdiğin insanlarla arana girebilir.Kolay değildir, uğruna her şeyinizi verdiğiniz insana yabancı gibi bakmak.Seni sevmeyene asla sabır gösterme. “Çünkü sabrının adı yüzsüzlük, fedakarlığın adı eziklik, sevginin adı kişiliksizlik olur.Aşk bazen; Asla sahip olamayacağın birini sevmektir.Her senin için ölürüm diyene öl deseydik keşke. Yalnız kalırdık belki ama; en azından ortalık çöplükten arınırdı…Kadının bütün düşüncesi güzelliği üstünedir, erkeğinki ise güzelliğin peşinden koşmak üzerine. Hep bu ikili nedenden ötürü birbirlerini neden anlayamadıklarını hayatlarının sonuna kadar sorup dururlar.Hiçbir çiçekçi dükkanının demir kepenkleri olmaz. Çünkü kimse aklına getirmez çiçek çalmayı.En büyük günah, yüreğinin gerçekte hissettiğini inkar etmektir.Ne kadar yürürsen yürü; arkanda bıraktığın yol kadar güçlü ve henüz yürümediğin yol kadar zayıfsın.Bu saatten sonra sende fırtına bile kopsa, bende yaprak oynamaz.Anı yoktur. Anıların kendisinden kaynaklanan, başka bir kişilikle yaşanmış, bir başka hayat vardır. Gerçek zaman, eşit saatlere bölünmüş, mekanik bir yapı değildir. Tüm bunların sonunda burnunuza gelen şey, “katmerli papatyaların ateşte yanan kalplerinin kokusu” olacaktır.



This post first appeared on Kadın Gazetesi Gülüşün Dünyası, please read the originial post: here

Share the post

Edebiyatın Gözünde Aşk…

×

Subscribe to Kadın Gazetesi Gülüşün Dünyası

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×