Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı

Fotoğraf: sunriseOdyssey

Farklı dönem ve kültürlerin tarih boyunca sürekli ikamet ettiği Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı, insanın varoluşunun önemli aşamalarını gösteren seçkin bir tarihi kent manzarası barındırmaktadır. Uygarlıkların en görkemli kültür ve sanat merkezlerinden biri olan bölge, 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.

İzmir’in Bergama ilçesinde Yer Alan Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı yapılarını tarihi bir manzara içerisinde bir araya getirmektedir. Tüm bu farklı dönem ve kültürlerin Bergama’da sürekli ikamet ederek üst üste yerleşmesi, Bergama’ya eşsiz bir kentsel biçim ve anıtsal bir mimarinin yansımasını sağlamıştır. Bölge, özellikle Helenistik dönemin mimarisi ve şehir planlaması açısından en iyi örneklerden biridir.

Pergamon kenti modellesi, Berlin Müzesi Fotoğraf: Wladyslaw Sojka

Kibele Kutsal Alanı, İlyas Tepe, Yığma Tepe, İkili, Tavşan Tepe, X Tepe, A Tepe ve Maltepe tümülüsleri olmak üzere dokuz bileşenden oluşan Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı, antik metinlerde Pergamon ya da Pergamonos  olarak geçmektedir. Kent ayrıca, Patmoslu Yuhanna tarafından yazılan ve insanlığın geleceğinden sembolik anlatımlarla söz eden bir metin Olan Vahiy Kitabı’nda da Asya’nın yedi kilisesinden biri olarak gösterilmektedir.

Helen’den Osmanlı’ya

Bergama, yazılı metinlerde MÖ 4. yüzyılın başlarında ortaya çıkmaktadır. Hitit metinlerinde “Masa Ülkesi” olarak geçen Mys Kavmi’nin, Kyzikos (Erdek) ile birlikte en büyük iki kentinden biridir. Bergama’nın önemi, MÖ 241-133 yılları arasında Attalos Hanedanı döneminde daha da artmıştır. Pergamon Krallığı’nı kuran ve yöneten bir sülale olan Attalos Hanedanı, bir buçuk asır boyunca Anadolu’da hüküm sürmüştür. Bu dönemde Bergama, hanedanlığın başkenti olmuş; Avrupa ile Ortadoğu arasındaki kavşakta yer alan konumundan dolayı kültürel, bilimsel ve siyasal anlamda merkezi bir kent haline gelmiştir. İnşa edilen pek çok tapınak, saray ve tiyatro gibi yapıların yanı sıra büyük bir kütüphane kurulmuş, ayrıca tıp ve eczacılık konusunda büyük gelişmeler yaşanmıştır. Yine bu dönemde açılan Pergamon Heykel Okulu, kentin Helenistik tarzına önemli katkı sağlamıştır.

Kent, MÖ 133 yılında Romalılara geçtikten sonra, 200.000 nüfuslu bir metropol haline gelmiş ve Roma İmparatorluk Dönemi boyunca Roma Eyaleti’nin başkenti olmuştur. Antik Yunan’daki üç büyük sağlık sitesinden biri olarak kabul edilen Asclepion bu dönemde kurulmuş; Bergama bir iyileştirme ve sağlık kenti özelliğini de kazanmıştır.

Canlandırma çizim

Bergama, önemini Bizans döneminde kaybetmeye başlar. Ticaret yollarının ve siyasi merkezlerin Ege Bölgesi’nden kuzeybatı Anadolu’ya doğru kayması, özellikle de İstanbul’un önem kazanması, kentin orta büyüklükte bir kasabaya dönüşmesine neden olur.

Antik kent, 1425 yılında II. Murat döneminde kesintisiz olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimine girer. Bu dönemde genişlemiş ve yeni bir kültürel değişim yaşamıştır. Kente Osmanlı kültürünü yansıtan hamamlar, köprüler, hanlar, bedestenler ve pazar yerleri yapılmıştır.

Bergama kalıntıları, 1870’li yıllarda demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann tarafından tesadüfen bulunmuş; ilk kazı çalışmalarına 1878 yılında başlanmıştır. Düzenli yapılan kazılar sonucunda antik kentin büyük bölümü gün ışığına çıkarılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan buluntuların bir kısmı Türkiye’nin ilk arkeoloji müzesi olan Bergama Müzesi’nde sergilenmektedir.

Bergama Akropolü

Özellikle Helenistik kentsel planlamanın önemli özelliklerine sahip olan Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı, Yukarı Kent, Aşağı Kent ve Orta Kent olarak bölümlere ayrılmıştır.

Fotoğraf: visitizmir.org

Kentin yukarı bölümünde yer alan Bergama Akropol’ü, daha çok kral ailesinin, yöneticilerin, aydınların ve komutanların ikametgahıydı. Önemli yapıların ve tapınakların yer aldığı akropol, olağanüstü bir planlama ve mimari özelliklere sahiptir. Ovaya egemen bir tepenin üzerinde yer alan ve büyük bir kale görünümüne sahip olan akropolün en önemli yapısı kenti koruduğuna inanılan akıl ve savaş tanrıçası Athena adına yapılmış olan tapınaktır. Bölgede sadece temelleri kalan, aslı Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde bulunan tapınak, Dor düzeninde yapılmıştır. Berlin Pergamon Müzesi’nde bulunan diğer bir önemli yapı da Zeus Sunağı’dır. Sunak, Helenistik mimarinin önemli özelliklerinden olan basamaklı yapı tarzının en güzel örneklerinden birini yansıtmaktadır.

Sunağın güneyinde bulunan ve halkın toplanma alanı olan Yukarı Agora, Dor düzeninde yapılmış sütunlarla çevrilmiştir. Hemen yakınında ise Agora Tapınağı yer almaktadır. Akropolde yer alan bir diğer tapınak ise şarap ve bağ bozumu tanrısı Dionysos’a adanmış olan Dionysos Tapınağı’dır.

Fotoğraf: Panegyrics of Granovetter

Tapınağın kuzeyinde yer alan kütüphane, Antik Yunan Uygarlığı’nın ikinci büyük kütüphanesidir. Dikdörtgen yapısı, kırma çatısı ve üçgen şeklindeki alınlıkları ile Yunan tapınaklarına benzemeyen kütüphane, dört bölümden oluşmaktadır. Kütüphanede Bergama’da üretilen ve “Pergamon derisi” adı verilen parşömenler üzerine yazılmış 200 bin kitabın yer aldığı bilinmekte; kitapların, Romalı komutanlardan Marcus Antonius tarafından düğün hediyesi olarak Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya hediye edildiği sanılmaktadır.

Dünyanın bilinen en dik tiyatrosu

Antik Yunan ve Roma uygarlıklarında tapınaklardan sonra gelen en önemli yapılar tiyatrolardır. Athena Tapınağı’nın batısındaki dik yamaçta yer alan tiyatro, Helenistik dönemde inşa edilen en dik tiyatro özelliğine sahiptir. Yapıldığı araziye uyum sağlamak amacıyla ince ve uzun olarak yapılan tiyatro, dünyada da bilinen en dik oturuma sahip tiyatrodur.

Yaklaşık 10 bin kişilik seyirci kapasitesine sahip tiyatroda yamaç yüzeyler üzerine yapılmış, yarım daire biçiminde ve basamaklı olarak yükselen oturma düzeni uygulanmıştır. Üç kademe şeklinde olan düzende toplam 80 oturma sırası bulunmakta, kademeler iki orta yol ile birbirlerinden ayrılmaktadır.

Fotoğraf: Zolakoma

Uçuruma bakan ön tarafı setlerle sağlamlaştırılmış olan tiyatronun sahnesi ahşaptan ve sökülüp takılabilecek biçimde yapılmıştır. Helenistik dönemde yapılan tiyatro, Romalılar zamanında genişletilerek iki katı kadar büyütülmüş, Roma İmparatoru Hadrianus zamanında bu günkü halini almıştır. Tiyatro, ülkemizde bulunan en fazla oturma yerine sahip antik tiyatrodur.

Bergama Akropol’ünün en yüksek noktasında ise saraylar yer almaktadır. Pergamon krallarının ikametgahı olan sade görünümlü saraylardan günümüze ne yazık ki sadece temel ve zeminleri ulaşabilmiştir.

Roma Tiyatrosu Fotoğraf: Bernard Gagnon

Aşağı Kent ve Serapis Tapınağı

Aşağı Kent olarak adlandırılan bölümde, Aşağı Agora, heykel okulu ve evler bulunuyordu. Sütunlu galerileri olan, iki katlı Attalos Evi bölgedeki evler içinde en ilgi çekenidir. Bölgede yer alan yarım daire şeklindeki otuz bin kişilik Roma Tiyatrosu’ndan günümüze kalan kemer “Viran Kapı” olarak adlandırılmıştır.

Aşağı Kent’in en önemli yapılarından biri de Mısır tanrısı Serapis’e adanmış olan Serapis Tapınağı’dır. Bazilikası kırmızı tuğladan yapıldığı için “Kızıl Avlu” olarak da bilinen tapınak, eski kentin en büyük yapılarındandır. MÖ 117-118 yılları arasında Roma Kralı olan Hadrianus tarafından yaptırılmış olan tapınak, kutsal alan içinde yer alan iki yuvarlak kaleden oluşmaktadır. Roma’nın Hristiyan olması ile kiliseye dönüşen tapınak, İncil’de adı geçen yedi kilise içinde yeri bilinen tek kilisedir.

Sosyal alan: Orta Kent

Orta Kent, halkın rahatlıkla dolaşabildiği alanları kapsıyordu. Halka açık tapınakların ve yapıların yer aldığı bölgenin en önemli alanlarından biri Demeter Kutsal Alanı’nda bulunan Demeter Tapınağı, toprağı, bolluğu, verimi temsil eden en eski ve en sevilen Yunan tanrıçalarından Demeter’e adanmıştır. Dikdörtgen bir teras üzerinde kurulmuş olan yapıya beş basamakla çıkılan iki sütunlu anıtsal bir kapı ile ulaşılmaktadır. Tapınağın sağında, dinsel törenleri izlemek için yapılmış on sıradan oluşan 600 kişilik oturma alanı bulunmaktadır.

Gymnasium kalıntıları Fotoğraf: Becc Repper

Spor karşılaşmaları için inşa edilmiş olan Gymnasion, Orta Kent’in en büyük yapı kompleksidir. Yetişkinlere, gençlere ve çocuklara ayrılmış üç teras üzerine kurulmuş olan komplekste çeşitli spor eğitimleri için ayrılmış her biri bin kişilik kapasiteye sahip salonlar bulunuyordu.

Ölümün girmesinin yasak olduğu sağlık merkezi: Asklepion

Sağlık ve hekimlik tanrısı Asklepios adına inşa edilen antik tıp merkezi Asklepion, dünyanın ilk psikiyatri hastanesi ve sağlık merkezidir. Merkez, üç tarafı galerilerle çevrili, çeşme ve havuzların bulunduğu açık bir alanda yer alıyordu. Giriş bölümünün sol tarafında ise Asklepios Tapınağı bulunuyordu. Günümüze yalnızca temelleri ulaşmış olan tapınak, aynı zamanda tıp alanında araştırma ve deneylerin gerçekleştirildiği bir okul ve hastaların tedavi edildiği bir hastane idi.

Fotoğraf: visitizmir.org

Orta Kent’te yer alan sağlık kompleksi, MS 2. yüzyılda Romalıların en ünlü tedavi edici ve iyileştirici merkezlerinden biri olmuştur. Sonradan yapılan araştırmalar sonucunda radyoaktif özelliklere sahip olduğu öğrenilen bir su kaynağı sayesinde psikoterapi, masaj, bitkisel ilaçlarla tedavi, çamur ve banyo tedavileri, rüyaların yorumlanması gibi tedaviler yapılıyordu. Bu haliyle Asklepion hem bir hastane hem de bir kaplıca özelliğini taşıyordu. Merkezde kullanılan telkin ve fizyoterapi yöntemlerinin pek çoğu günümüzde de kullanılmaktadır.

Fotoğraf: Ingo Mehling

Sağlık merkezine hamileler ve ölümcül hastalığı olanlar alınmıyordu. Bir rivayete göre, merkeze giriş yolu olan Viran Kapı’nın üzerinde “Bütün Tanrıların Kutsiyeti için Asklepion’a Ölüm Girmesi Yasaktır” yazmaktaydı. Böylece, gelen hastaların mutlaka iyileşeceklerine dair bir inanç taşımaları sağlanmış oluyordu.

Fotoğraf: visitizmir.org

Asklepion’da çalışmış doktorlar arasında en ünlüsü Galen’dir. İmparator Marcus Aurelius’un kişisel doktoru olan Galen, hastanede uzun yıllar hizmet vermiştir. MS 129 yılında Bergama’da doğmuş ve ilk eğitimini Asclepeion’da almış olan Galen’in tıp konusunda koyduğu kurallar ortaçağın sonuna kadar geçerliliğini korumuştur.

Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı yazısı Kilsan Blog sitesine aittir.



This post first appeared on Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan, please read the originial post: here

Share the post

Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı

×

Subscribe to Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×