Get Even More Visitors To Your Blog, Upgrade To A Business Listing >>

Hong Kong: Uzak Doğu’da bir batılı

Fotoğraf: nextvoyage / pixabay.com

Çin’in güney kıyısında yer alan Hong Kong, iç işlerinde serbest, dış işlerinde Çin’e bağımlı özerk bir bölge. Adı Hong Kong Özerk Yönetim Devleti olarak geçse de onu kısaca bir kent-ülke gibi tanımlamak mümkün. Asya’nın en büyük ticaret, endüstri ve turizm merkezi olan Hong Kong, coğrafyası ile doğuya ait ama gökdelenleri, lüks yaşantısı ve İngiliz yaşam tarzıyla batılı bir görünüme sahip.

Hong Kong, eskiden beri Batı’nın finansal ve ticari zekasıyla, Çin’in geleneksel kültürünün inanılmaz bir harmanı olarak insana keşfedeceği ve yaşayacağı sayısız tecrübeler sunan bir bölge. Kuleleri, tapınakları, doğal alanları, renkli parkları, kültürel mirasları, yaşam biçimleri, bitmek bilmeyen alışveriş ve eğlence seçenekleriyle tam bir cazibe merkezi.

Fotoğraf: Felix_He / pixabay.com

Temmuz 1997 tarihine kadar İngiliz Krallığı’na bağlı sömürge ve adalar grubuyken artık Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özel yönetim bölgesi olan Hong Kong’un her yerinde İngiliz kültürünün izlerine rastlamak mümkün. Caddelerin, sokakların, binaların, dükkanların birçoğunun ismi İngilizce. Bunun bir nedeni de resmi dilin hem Çince ve hem de İngilizce olması.

Fotoğraf: cotaro70s

Bölge, Hong Kong Adası, Kowloon Yarımadası, Yeni Bölge ve Uzak Adalar olmak üzere dört bölgeden oluşuyor. Tropikal muson ikliminin hakim olduğu Hong Kong’da, nüfusun çoğunluğunu doğal olarak Çinliler oluşturuyor. Çinlilerin dışında İngiliz, Amerikalı, Kanadalı Filipinli ve Endonezyalı bir nüfus da bölgede yaşamını sürdürüyor. Hong Kong’un nüfusu dünyanın birçok büyük kentinde olduğu gibi özellikle 20. yüzyılın sonlarında göç nedeniyle artış göstermiş. Günümüzde dünyanın en yoğun nüfusa sahip yerlerinden biri haline gelmiş durumda.

Budizm ve Taoizm

Hong Kong halkının büyük çoğunluğu Budizm’e ve Taoizm’e inanıyor. Budist ve Taoist tapınakları Çinlilerin günlük yaşamında önemli bir rol oynuyor. Her tapınak genellikle bir ya da iki tanrıya adanmış olsa da, içinde başka birçok tanrı veya tanrıçaların resimlerini bulmak mümkün.

Lantau Adası’nda devasa bronz Buda heykelinin bulunduğu Po Lin Manastırı tapınaklar arasında en çok ziyaret edilenlerden. Manastır, 1906 yılında Çin’i ziyaret eden üç keşiş tarafından kurulmuş. Dini, kültürel ve mimari değeri oldukça yüksek olan ana tapınak, Buda’nın geçmişini, bugününü ve gelecekteki yaşamını temsil eden üç bronz heykeli ve birçok Budist kutsal kitabını barındırıyor.

Po Lin Manastırı Fotoğraf: Enochlau

Ayrıca, bir balıkçılık ve ticaret limanı olan kentte, cennetin tanrıçası ve denizcilerin koruyucusu olan Tin Hau, neredeyse her balıkçı limanındaki tapınaklarda onurlandırılıyor. Bu tapınaklardan biri olan Tin Hau Tapınağı’nın tarihi 1747 yılına dek uzanıyor. Tapınak, çatısı ve saçakları üzerindeki ince Shek Wan figürinleri ve girişteki taş oymacılığının kalitesi ile dikkat çekiyor.

Fotoğraf: Pascal Leclerc

Kentte, azımsanmayacak sayıda Konfüçyüsçü inançları takip eden bir nüfus ve sayıları çok olmamakla birlikte Müslümanlar, Hindular, Museviler ve Hristiyanlar da bulunuyor.

1950’li yıllarda Hong Kong

Sömürgeden özerkliğe

Hong Kong’da yerleşim ile ilgili arkeolojik bulgular Eski Taş Devri’ne yani Paleolitik Çağ’a dek uzanıyor. Bu da kentin dünya üzerindeki en eski yerleşim yerlerinden biri olduğunu gösteriyor. Hong Kong ilk olarak, MÖ 221 – MÖ 206 yılları arasında Çin’i yönetmiş olan Qin Hanedanlığı’nın yönetimi altına girdi. Uzun yıllar küçük bir balıkçı köyü olan ve korsanların uğrak yeri haline gelen bölge, zamanla gemilerini demirlemek için imanı kullanmaya başlayan İngiliz tüccarlar için de korunaklı bir liman haline geldi. Bu durum Uzak Doğu’nun ana ticaret yollarında yer alan limanın ticari ve stratejik öneminin hızla artmasına neden oldu.

Hong Kong Adası, Çin ile İngiltere arasında yaşanan Birinci Afyon Savaşı sonrasında, 1842 yılında imzalanan Nanjing Antlaşması ile İngiltere’ye devredilerek koloni haline geldi. 1898 yılında yapılan bir sözleşme ile de 235 ada ile birlikte 99 yıllığına İngiltere’ye kiralandı.

Hong Kong – 1960

İkinci Dünya Savaşı sırasında, 1941 yılında Japonlar tarafından saldırıya uğrayan ve işgal edilen Hong Kong, 1945’te bir kez daha İngilizler tarafından yönetilmeye başladı. 1 Temmuz 1997 tarihinde İngiliz hakimiyeti sona erdi ve Hong Kong Çin Halk Cumhuriyeti’ne geri verilerek özerk bir bölge haline geldi. İngiltere ve Çin hükümetleri, gelecek 50 yıl boyunca Hong Kong’un yönetimi konusunda temel bir yasa üzerinde anlaştılar. Yasaya göre Hong Kong, Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı olsa da kendi para birimine, hukuk sistemine ve parlamenter sisteme sahip. Böylece, Hong Kong’taki kapitalist ekonomi ve yaşam tarzı, komünizm ile yönetilen Çin’den ayrışmış durumda oldu.

Eski kiralık evler: Tong lau

Hong Kong’taki İngiliz sömürge yönetiminden önce nüfusun çoğunluğu kendilerini korsanlardan korumak için köyler inşa etmişlerdi. Sömürge dönemini takiben yerel nüfus önemli oranda arttı ve bunun sonucunda “Tong lau” olarak isimlendirilen kiralık evler ortaya çıktı. Tong lau’lar konut ve ticari kullanım için yapılmış üç ila dört katlı binalardı. Zemin katları küçük işletmeler tarafından ticari kullanıma ayrılmıştı. Üst katlar ise genellikle esnaf ve aileleri için konut olarak kullanılıyordu. Dairelerin her birinde demir parmaklıklı küçük bir balkon bulunuyordu.

İlk yapılan Tong Lau’lardan bir örnek Fotoğraf: Earthengine

Hong Kong’un Çin sakinlerine hitap eden Tong lau’ların ilk örnekleri Çin ve Avrupa mimari özelliklerine sahipti. Avrupa etkileri genellikle Neoklasikti. Pencereler ahşaptan yapılmış ve Fransız stili kullanmıştı. Dükkanların üstünde bulunan ve sokağa doğru çıkma yapan konut katları tuğla sütunlarla destekleniyordu. Binalarda katlar arası erişim ahşap merdivenlerle sağlanıyordu. Katların kapladığı alan 130 ile 200 metrekare arasında değişiyordu.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra göçmenlerin akınına neden olan Hong Kong’ta konut yetersizliği büyük bir sorun haline gelmeye başlayınca, Tong lau’ların  kiralık birim olarak kullanılabilmesi için tasarım değişikliklerine gidildi. Üst katlardaki odalar ranzalı daha küçük odalara bölündü. Katların orta alanları kiracıların yemek yemesi ve dinlenmesi için ortak alan haline getirildi. Banyolar ve mutfaklar paylaşımlı olarak kullanılacak şekilde düzenlendi. Mimari olarak ise daha basit özellikler tercih edildi. Demir balkonlar betonlarla değiştirildi pencerelerde ahşap yerine paslanmaz çelik kullanıldı. Çatılara ilave yerleşim alanı yaratmak için açık teraslar yapıldı.

Kiralık birim haline getiren bir Tong lau Fotoğraf: TONGNing

1960’lı yıllardan sonra, daha yüksek konut ve ticari binaların yapılabilmesi için Tong Lau’ların pek çoğu yıkıldı. Bugün Hong Kong’da büyük bir kısmı sahipsiz halde olan az sayıda Tong lau bulunuyor.

Fotoğraf: Baycrest

Tek çözüm toplu konut

Yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra kentsel alanlara olan büyük talep, Hong Kong’ta da ciddi barınma ve sağlıklı yaşama sorunları yarattı.

Hong Kong’un varlıklı bölgelerinde, özellikle İngilizlerin yaşadığı kısımlarda büyük bahçeli evler ve büyük konaklar yer alıyordu. Çinlilerin çoğu ise limanı çevreleyen kısımlarda, dar sokaklar üzerinde yer alan ahşap, tuğla ve harçtan yapılmış evlerde yaşıyordu. Evler son derece sağlıksız koşullara sahipti. Suyu, sifonlu tuvaleti yoktu; ışık ve havalandırmadan yoksundu. Ailelerin yarısından fazlası bir arada, çok küçük odalarda, verandalarda, tavan ve çatı aralarında yaşamak durumunda kalıyordu.

Fotoğraf: skeeze / pixabay.com

Hong Kong Hükümeti, soruna çözüm getirmek amacıyla düşük gelirli kesimler için uygun fiyatlı konut projeleri başlattı. İnşa edilen kamu konutları Hong Kong’daki konutların önemli bir bölümünü oluşturdu. Günümüzde Hong Kong sakinlerinin yaklaşık yarısı bu kule bloklarda yaşıyor.

Dünyanın en büyük silueti

Hong Kong’ta tarihsel binaların bir çoğu daha büyüklerini inşa edebilmek amacıyla yıkılmış. Anıt olarak ilan edilerek korunan eski binaların pek çoğu kentsel alanlarda yer alıyor. Bu binalar içinde tarihsel süreçte en önemli olanları arasında, hayatta kalan tek köy evi olan ve ve geleneksel Hakka konutlarının son örneği olarak görülen Law Uk Müzesi, batı tarzı mimarinin en eski örneği olan Flagstaff Evi, kentin İngiltere yönetimi altında olduğu yıllarda valinin resmi konutu olarak kullanılan Hükümet Konağı yer alıyor.

Hong Kong için günümüzde modern mimarinin merkezi diyebiliriz. Altyapı konusunda oldukça gelişmiş durumda olan bölgede, modernizmi ve postmodernizmi simgeleyen, 150 metrenin üzerinde pek çok gökdelen yer alıyor. Son yirmi yıl içinde inşa edilen birçok ticari ve konut kulesi dünyanın en yüksek binaları arasında yer alıyor. Hong Kong, gökdelen sayısı ile New York’un önüne geçerek dünyanın en büyük siluetine sahip.

Viktorya Zirvesi’nden Hong Kong’un görünümü Fotoğraf: linuts

Kentin bu büyük silüeti Hong Kong’un en yüksek dağı olan Victoria Zirvesi’nden görmek mümkün. Kawloon Adası’nda bulunan ve Austin Dağı olarak da bilinen Victoria Zirvesi, 552 metre yüksekliğinde ve kamu parkları ile yüksek değerli konut arazileri bulunduruyor. Zirve, aynı zamanda Hong Kong’un en çok turist çeken yerleri arasında yer alıyor.

Çin Bankası Kulesi Fotoğraf: WiNG

Çin Bankası Kulesi, Hong Kong gökdelenleri arasında en tanınmış olanı. Dünyanın en uzun gökdelenlerinden biri olan bina, 72 katlı ve 367 metre yüksekliğinde. Binanın ünü sadece yüksekliğinden gelmiyor. 1990 yılında tamamlandığı sıralarda, sahip olduğu keskin açılar nedeniyle negatif Feng Shui enerjisi yaydığı konusunda ateşli tartışmalara neden olmuş.

Hong Kong Uluslararası Havalimanı’na bölgede yapılan en büyük inşaat projesi demek mümkün. Sir Norman Foster tarafından tasarlanan dev arazi ıslahı projesi, üç büyük köprüyle Hong Kong merkezine bağlanıyor. Bunlardan biri olan Tsing Ma, dünyanın en büyük asma köprülerinden biri. Hem karayolu hem demiryolu trafiğini taşıyan köprü, 1.377 metre ana açıklığa ve 206 metre yüksekliğe sahip.

Hong Kong Uluslararası Hava Limanı Fotoğraf: Wylkie Chan

Son yıllarda, Hong Kong’da uygulanan mimari tasarımlar ise insanların yaşam kalitesini iyileştirmeyi amaçlayan, çevre dostu konseptleri kültürel değişimlerle birleştiren bir anlayışa sahip. Daha fazla yeşil alanlara odaklanma eğiliminde olan bina tasarımları, yenilikçi ve enerji verimli özellikler barındırıyor.

Geçmişe saygı: Balıkçı kasabası

Kültürlerini ve tarihlerini unutmayan Hong Konglular, büyük gökdelenlerin gölgesinde balıkçı teknelerinde yaşayan yerli halka büyük değer veriyor.

Fotoğraf: Chensiyuan

Lantau Adası’nda yer alan Tai O kasabası, Tai O Nehri’nin kıyısında yer alıyor. Kasaba sadece balıkçılık değil, tuz üretimi geçmişine de sahip. Gecekondu kulübeleri ve kazıklar üzerine yapılmış su üstü evleri yer alan kasabadaki pek çok konut 2000 yılında çıkan bir yangın nedeniyle tahrip olmuş.

Hong Kong: Uzak Doğu’da bir batılı yazısı Kilsan Blog sitesine aittir.



This post first appeared on Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan, please read the originial post: here

Share the post

Hong Kong: Uzak Doğu’da bir batılı

×

Subscribe to Mimari, Sanat, Tasarım, Çevre, Yaşam | Kilsan

Get updates delivered right to your inbox!

Thank you for your subscription

×